Risalalerde, İslam'ın hak din olduğunu ispat babında söylenen ifadeler için; bir Hristiyanın bu vasıfların kendi dinlerinde de olduğunu söylerse nasıl cevap verilebilir?
Risalalerde, İslam'ın hak din olduğunu ispat babında, her asırda üç yüz elli milyon inananının olması, insanlığın beşte birisinin tabi olması, bu insanların daima Kur'an ve salavat okuması, getirdiği şeriatla büyük devletler kurup idare etmesi, büyük dahilerin tasdik etmesi, keşif ve kerametlerin görünmesi vb. vasıflar anlatılıyor. Hristiyan birisi bu vasıfların Hristiyanlıkta da olduğunu söylerse, nasıl cevap verilebilir?
Değerli Kardeşimiz;
Evvela, olmayan bir şeyi olmuş gibi iddia etmek yalan ve aldatmak olur ki, bu o şeyin batıl olduğunun bir alametidir.
İkincisi, keşif, keramet, kesret-i etba, çok zeki kişilerin bir şey üzerinde ittifak etmesi gibi hususlar ancak hakta olabilir. Batıl bir şey üstünde katiyetle bu vasıflar toplanmaz. Zira Allah kafir ve yalancı birisine keşif ve keramet ihsan etmeyeceği gibi, ehl-i vicdan ve ehl-i zekavet kimselerin de batıl bir şeyin üzerinde görüş birliğine varmaları mümkün değildir. Yani bu imkan dahilinde olmaz ve olamaz.
Üçüncüsü, kafirlerin inkar sebepleri muhteliftir. Kimi inadından inkar eder, kimi hasetliğinden inkar eder, kimi ibadet yükünden kaçmak için inkar eder, kimi ahmaklığından Allah’ın varlığına ve birliğine olan işaretleri okuyamadığı için inkar eder, kimi de örf ve adetlerine körü körüne bağlı olduğu için inkar eder... Bunları çoğaltmak mümkün. Lakin bunların hiç birisi bir noktaya bakıp bir hakikati gördükleri için inkar ediyor değildirler, tam aksine, farklı sebeplerden dolayı inkar ediyorlar. Bu yüzden kafirlerin çokluğu, küfürleri üzerinde bir ittifak ve kuvvet oluşturmuyor.
Ama iman edenler, bir noktaya, bir hakikate bakıp, orada gördüğü şeye iman ediyorlar.Yani kafirler gibi demiyor; benim nazarımda bu hak, bu doğrudur. Hak ve doğru onu hakka sürüklüyor. Yani iman edenlerin iman gerekçeleri ve sebepleri aynıdır. Kafirlerin küfür sebep ve gerekçeleri ise bir birinden farklıdır. Bu da onların inkar sebeplerinin muhtelif olduğuna işaret ediyor. Bir milyar mümin aynı şeye iman ederken, bir milyar kafir farklı şeylere inanıyorlar veya farklı sebeplerden dolayı inanmıyorlar....
Hatta kafirler kendi aralarında da birbirlerine düşmandırlar. Felsefenin tez, antitez ve sentez metodu buna şahittir. Yani felsefi ekoller tamamen birbirlerine alternatif ve zıttırlar. Bir filozof fikirlerini diğer filozofun fikirlerinin çürütülmesi üzerine bina eder. Öyle ise iki kafir filozofun İslam aleyhinde ittifakı söz konusu olamaz. Onların tek ortak paydası inkardır, ama inkar etme gerekçeleri ve sebepleri farklı ve birbirlerine zıttır. Öyle ise inkar edenlerin inkar etmelerinde bir kuvvet ve bir hakikat yoktur. Kafirler bu halde iken, rakam olarak bir trilyon da olsalar yine ittifak etmiş olamazlar.
"Ve nısf-ı arz ve hums-u beşer, onun hediye-i hidayetini kabul edip hırz-ı can etti.” Bu ifade Müslümanların hakiki ittifakına işaret ediyor.
"Ey kâfirlerin çokluklarından ve onların bazı hakaik-i imaniyenin inkârındaki ittifaklarından telâşa düşen ve itikadını bozan biçare insan! Bil ki, kıymet ve ehemmiyet, kemiyette ve adet çokluğunda değil." (1)
Bu ifade ise kafirlerin farklı gerekçeler ile küfre düştüklerine işaret ediyor.
Dördüncüsü, Hristiyanlık içindeki mezhepler ve her mezhebin birbirini tezyif ve tahkir etmesi, hatta her mezhebin adeta din gibi telakki edilmesi, sizin söylediğiniz mananın mümkün olmadığını ispat ediyor zaten.
(1) bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Haşa aklıma şöyle bir vesvese geldi, iman edenler birbirlerinin davalarına kuvvet veriyorlar dediniz...çok makul ve güzelde bir delil...ama bu hristiyanlar içinde olamaz mı? Yani onlarında haşa ve kella bizim davamız haktır diyor...
2.sorum ben dini mi araştıran, risale okuyan biriyim ne zaman imanıma, davama bir delil bulsam, şeytan diyor ki...
Ne biliyorsun belki o dinlerin senin deliline karşılığı var sen o dinleri araştırdın mı diyor, veya öğrendiğim delilleri başka dinlerede uygula diyor mesela bu delil gibi,
Bu vesveseme nasıl cevap verebilirim...
Hristiyanlık ve Yahudilik her ne kadar bozulmuş ve hükmü kalmamış olsalar da temel konularda bu dinler İslam ile omuz omuza ve İslam'ı teyit makamındadırlar.
Mesela ahiret inancı konusunda semavi kökenli dinler müttefiktir. Sadece teferruat konusunda ihtilaf ediyorlar. Mesela Hristiyanlıkta papaz cennetten arazi satabilirken İslam inancında bu gibi safsatalar kabul edilmiyor.
İmanın altı esası bütün semavi dinlerde müttefikan kabul edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında semavi kökenli dinlerin mensupları dünya nüfusunun yarısından fazlasını teşkil ediyorlar.
Diğer inanç grupları kendi içinde binlerce farklı inançlara ayrıldığı için semavi dinler inançlar içinde en sağlam en kesretli en kuvvetli inanç olmaktadır.
Hristiyan ve Yahudiliğin batıl kısmında ise mesele çok zahirdir vesveseye mahal yoktur. İsa ve Üzeyir (as)’ın Allah’ın haşa oğlu olmasının batıllığı çok açık olduğu için burada vesvese yersizdir.
İslam hem semavi dinlerin tek ve hak temsilcisi hem de semavi kökenli dinlerin müttefiki bir dindir.