Sözler hakkında Murad Efendinin fıkrasıdır.

Aziz dost;
Derya-yı maariften, semâ-yı irfâna İlâhî bir havayla coşup fışkıran ve semâ-yı irfandan zemin-i maarife İlâhî bir havayla inen bârân-ı mârifeti ve feyezân-ı hikmeti zeminle âsuman arasında seyre dalmıştım. Bu sırada coşan deryanın ka’rından, sahil-i beyana bahâ takdir edilemeyen cevahir geliyordu. Bunlardan bir miktar olsun almaya iktidarım gelmiyor ve gelemiyordu. Yalnız görüp alabildiğim birşey varsa bedîin cilvesiyle bedîiyatın neşesiyle hayrettir.
Murad

• • •
Önceki Risale: ( 102 ) / Sonraki Risale: ( 104 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm-ı kat’iye : kesinleşmiş hüküm ve esaslar
âmâl-i bâtıl : doğru olmayan, imana uymayan ameller, davranışlar
âsuman : gökyüzü, gök kubbe
aziz : izzetli, çok değerli
bahâ : fiyat
bâki kalma : kalıcı ve sürekli olma
bârân-ı mârifet : Allah’ı tanıma, bilme yağmuru
bedî : eşsiz derecede güzel, benzersiz
bedîiyat : güzelliklerle dolu olan
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
bilkülliye : bütünüyle
cevahir : cevherler, değerli taşlar
cilve : görüntü, yansıma
derya : deniz
derya-yı maarif : bilgiler, bilimler denizi
efkâr-ı münafıkane : iki yüzlü, içten pazarlıklı fikirler, düşünceler
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
feyezân-ı hikmet : hikmetin feyizli coşkunluğu, taşkınlığı
fıkra : kısa yazı
hatve : adım
hedm etmek : yıkmak
icra : yerine getirme
idâm-ı ebedî : dirilmemek üzere yok oluş; âhiret inancı olmadığı için ölümü ebedî yokluğa gitmek olarak görme
iktidar : güç, kudret
İlâhî : Allah tarafından olan
infaz : alınan kararın yerine getirilmesi, uygulanması
ka’r : dip, derinliğin en alt noktası
kavânîn-i ezeliye-i Sübhâniye : her türlü kusur ve eksiklikten uzak ve temiz olan Allah’ın ezelî kanunları
keşf-i kablelvuku : olmadan önce keşfetme, meydana çıkarma
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklamalarıyla akılları benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur’ân
mânen : mânevî olarak
mü’min : iman eden; Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
mücevherat-ı mütenevvia ve müteaddide : çeşit çeşit ve ve pek çok sayıda mücevherler
mücrim : günahkâr, suçlu
müfessir : Kur’ân’ı tefsir eden, yorumlayan
mümessil : temsilci
Nur deryası : Nur denizi; Risale-i Nur
sahil-i beyan : açıklama, anlatım sahili
sâl : yıl, sene
semâ-yı irfân : irfân semâsı; bilme, anlama göğü
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
tâbir etme : ifade etme, adlandırma
takdir edilme : değer biçilme
zahiren : dış görünüş açısından
zemin : yer
zemin-i maarif : bilgiler, bilimler zemini, yeri
Yükleniyor...