Sabri Efendinin bir fıkrasıdır.

Eyyühe’l-Üstad;
Kelâmullahi’l-Azîzi’l-Mennân olan Hazret-i Kur’ân, şeâir-i İslâmiyenin hâdimlerini cenâh-ı himaye ve re’fetine alarak, bu defaki hâdise-i elîmede bir seneden beri mülhidlerin çevirdikleri plânlarını akîm bırakıp, zahiren üç kardeşimizi beraat ve mânen milyonlar mü’min muvahhidînin zümresine nişâne-i beraatini bahş ve mülhidlere ebediyet ve ezeliyeti izharla kendini müdafaa ve hadimlerini muhafaza ve himaye ettiğini ve edeceğini göstermekle, Kur’ân hâdimlerinin kulûbu, behçet ve sürura müstağrak olarak, ilerlemek istedikleri hâlisâne emel ve gayelerinde adımlarını daha ziyade uzatmaya ve dairelerini daha ziyade tevsie başlamışlardır.

1 اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Aziz Üstadım, Cenâb-ı Kibriyânın mahzâ bir lütuf ve nihayetsiz bir kerem ve ihsanı olarak Nurlar Külliyatı, bu abd-i pürkusur gibi nice gafillere ihsan buyurularak, sürekli yağmurların arz üzerinde tathîrat yaptığı gibi, nurlar mahallesinde şu asr-ı dalâlet ve devr-i bid’atte çirkâb-ı hayat-ı maddiye bataklığına batan bu âciz kula, “Zararın neresinden dönsen kârdır” ders-i ikazını vererek, hamden sümme hamden, zulümat vadisinden çıkararak şâhika-i Nura yetiştirmişti.

Her nasılsa, bir sene evvel, “Ey Sabri! Belki hubb-u câha meyledersin; olur ki, o cihette bir arzu uyandırır. Gel, o bedbahtların bulanık havuzcuğuna bir daha dal, çık” denildi. Elhamdü lillâh, selâmet çıktım. Bundan halâsım nazar-ı fakirânemde pek ehemmiyetli bir kurtuluştur.
Talebeniz
Sabri

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.
Önceki Risale: ( 146 ) / Sonraki Risale: ( 148 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd-i pürkusur : kusurlu kul
âciz : güçsüz
akîm : sonuçsuz, neticesiz
asr-ı dalâlet : hak yoldan sapkınlık asrı
aziz : çok değerli
bahş : bağış, verme
behçet : sevinç
Cenâb-ı Kibriyâ : sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi olan Allah
cenâh-ı himaye ve re'fet : koruma ve şefkatle muamele etme kanadı
çirkâb-ı hayat-ı maddiye : maddî hayattaki çirkinlikler
ders-i ikaz : uyarı dersi
devr-i bid'at : dinde olmayıp sonradan dine aykırı ve zarar verici şekilde ortaya çıkan şeylerin çok olduğu zaman
ebediyet : sonsuzluk
emel : arzu, istek
eyyühe'l-Üstad : ey Üstad
ezeliyet : varlığının başlangıcı olmaması, sonsuzluk
fıkra : kısa yazı
gafil : Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan
hâdim : hizmetçi
hâdise-i elîme : üzücü olay
hâlisâne : ihlâslı bir şekilde, karşılık beklemeksizin
hamden sümme hamden : hamdden sonra yine hamd olsun, sonsuz şükürler olsun
himaye etme : koruma
hubb-u câh : makam, mevki sevgisi
ihsan buyurulma : bağışlanma, verilme
izhar : ortaya çıkarma, gösterme
Kelâmullahi'l-Azîzi'l-Mennân : izzet, şeref ve bol ihsan sahibi olan Allah’ın kelâmı
kerem : cömertlik
kulûb : kalpler
lütuf : iyilik, ihsan, bağış
mahzâ : tam, katıksız
mânen : mânevî olarak
muhafaza etme : koruma
muvahhidîn : Cenâb-ı Hakkın varlığına ve birliğine inananlar; tevhid ehli
mü’min : iman eden; Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
mülhid : dinsiz
müstağrak olma : gark olma, dalma
nihayetsiz : sonsuz, sınırsız
nişâne-i beraat : suçsuz olduğuna dair nişan, işaret
sürur : mutluluk
şâhika-i Nur : Nur’un zirvesi
şeâir-i İslâmiye : İslâm’a sembol olmuş iş ve ibâdetler
tathîrat : temizlikler
tevsi : genişletme, yaygınlaştırma
zahiren : dış görünüş itibariyle
ziyade : çok
zulümat : karanlıklar
zümre : cemaat, sınıf
Yükleniyor...