Sabri’nin bir fıkrasıdır.

Eyyühe’l-Üstad;
Eyyam-ı baharın herbir gününün, birer letâfet ve tarâvet-i bîmisâli ve acip tebeddülü, Fâtır-ı Akdes Hazretlerinin nihayetsiz kudret ve azametini irâe eylediği gibi, deryâ-yı Nurun da bînazîr ve hayret-bahş bir baharı; Minhaclar, Mirkatler, İstiâzeler ve emsâli lâtif, şirin, nuranî ezhâr ve esmâr-ı bînihayeleri, ehl-i iman ve tevhide taze hayat bahşediyorlar.

Bu nurlar öyle manevî gıdalar ki, herkesi, her an doyurmaya kâfi; ve bu elmaslar öyle kıymettar birer rida’lardır ki, herkesi her zaman ısıtmaya vâfidir. 1 اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Aziz büyük Üstadım, bu risaleleri okudukça ruhum güller gibi açılıyor, hayat-ı fâniyeden gelen âlâm ve meşakkati kaldırıp atıyor. Yerine, kanaat gibi bir kenz-i mahfîyi iddihar ediyor. Ve diyorum:

“Ey ruh! Şimdiye kadar mânevî talep ve arzularını temin eden Nur fabrikasının elmas ve cevherlerinden her birerlerinin ayrı ayrı kıymet ve zarafetlerini görünce, bundan daha kıymettar bir eser olamaz deyip, sen hâlen, ben kalen hükmediyorduk. Envâr-ı Kur’âniye ve reşehât-ı Furkaniye ve lemeât-ı bekaiyenin işte nihayeti yokmuş… Elhamdü lillâh hakaik-i Kur’âniyeden yevmen feyevmen nasîbedar oluyoruz ve olacağız inşaallah. Hemen Cenâb-ı Kibriya, şu enhâr-ı kevseri hayat-ı bâkiye harmanı olan mahşere kadar akıtsın... Âmin.

Üstadım Efendim, bugün harekât-ı mâziyem ile ahvâl-i hâzıramukayese ciheti ihtar edildi. -Âlâ kadri’l-istitâati- tetkik ettim. Neticede ahvâl-i hâzıramı -hamden sümme hamden- sıklet cihetinde pek hafif ve kıymet hususunda pek ağır buldum. Harekât-ı sabıkam ise bunun hilâfınadır. Elhamdü lillâh, Cenâb-ı Feyyâz-ı Hakikî, âciz, fakir, muhtaç kullarından rahmet-i Rabbaniyesini esirgemedi… “Armut piş, ağzıma düş” kabilinden, her nevi malzeme-i cerrâhiye-i ruhiyeyi, hâzık bir operatörle beraber ihsan buyurdu. Eğer bizler, bu ameliyatı görmeseydik ve bu nurlu ve zevkli, şevkli ihrama girmeseydik, hubb-u câh yüzünden acaba hangi bid’attan geri duracaktık?

İşte lâyüad velâ yuhsa nurların bîpâyân füyûzatı, zümre-i muvahhidîni medyûn-u şükran bırakmıştır. 2 اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Heman Cenâb-ı Hak cümle Ümmet-i Muhammedi envâr-ı Kur’âniyeden müstefid ve hakikî muvahhidîn sınıfına ilhak ve şimdiye kadar gafletle geçirdiğimiz zamanlardan, defter-i a’mâlimize yazılan seyyiatımızı, rahmetiyle afv buyursun. Âmin.
Hulûsî-i Sâni
Sabri

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.
2 : “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” Fâtiha Sûresi, 1:2.
Önceki Risale: ( 150 ) / Sonraki Risale: ( 152 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acaip, hayret verici
âsâr : eserler
azamet : büyüklük
bahşetme : karşılıksız olarak sunma
bedi’ : eşi ve benzeri olmayan
bînazîr : benzersiz
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
deryâ-yı Nur : Nur deryası; Risale-i Nur
ehl-i iman ve tevhid : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan ve her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilen kimseler, mü’minler
emsâl : benzerler
eyyam-ı bahar : bahar günleri
eyyühe’l-Üstad : ey Üstad
ezhâr ve esmâr-ı bînihaye : sonsuz çiçekler ve meyveler
Fâtır-ı Akdes : varlıkları hiç yoktan benzersiz olarak yaratan ve bütün noksanlıklardan yüce olan Allah
feyizyâb olmak : feyiz almak; manevî bereket, bolluk almak
fıkra : kısa yazı
hâdisat : hâdiseler, olaylar
hâsiyet : özellik
hayret-bahş : hayret veren
irâe eylemek : göstermek
istiâze : Allah’a sığınma; 13. Lem’a
iştiyak : çok arzu ve istek
kerâmet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun râzı olduğu şeylerde ve kişilerde görünen olağanüstü hâller
kıymettar : kıymetli, değerli
kudret : güç, iktidar
lâtif : güzel, hoş
letâfet : hoşluk, güzellik
letâif : lâtifeler; insanın mânevî yapısındaki ince duyu ve duygular
lika-i İlâhî : Allah’a kavuşma; İlâhî buluşma, görüşme
lisanen : dille
minhac : yol, meslek, büyük ve işlek cadde; 4. Lem’a
mirkat : derece, basamak, merdiven; 11. Lem’a
nida : sesleniş
nihayetsiz : sonsuz
nuranî : nurlu, parlak
rida : örtü, hırka
tarâvet-i bîmisâli : benzersiz tazelik
tebeddül : değişim
vâfi : yeterli
ya Rab : ey varlıklara ihtiyaçlarını veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ım
âciz : güçsüz
ahvâl-i hâzıra : şu andaki hâller
âlâ kadri’l-istitâati : elden geldiği kadar, güç yettiği kadar
âlâm : elemler, acılar
âmin : Allah’ım kabul eyle
aziz : çok değerli
bid’at : dinde olmayıp sonradan dine aykırı şekilde ortaya çıkan şeyler
Cenâb-ı Feyyâz-ı Hakikî : gerçek feyiz, bolluk ve bereket veren Allah
Cenâb-ı Kibriya : sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi Allah
cevher : değerli taş
cihet : yön
elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur”
enhâr-ı kevser : kevser nehirleri
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
fakir : muhtaç
hakaik-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikatleri, gerçekleri
hâlen : davranışlarla
hamden sümme hamden : sonsuz şükürler olsun
harekât-ı mâziye : geçmişteki hareketler
harekât-ı sabıka : geçen, daha önce yapılmış hareketler
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı âhiret hayatı
hayat-ı fâniye : geçici dünya hayatı
hâzık : mesleğinde ihtisas sahibi, uzman
hilâf : ters, zıt
hubb-u câh : makam, mevki sevgisi
iddihar etme : biriktirme, depolama
ihrama girmek : haramlardan uzak kalmanın işareti olarak mânevî elbise özelliğini taşıyan Risale-i Nur
ihsan buyurma : bağışlama, verme
ihtar edilmek : uyarılmak, ikaz edilmek
inşaallah : Allah dilerse
kabilinden : gibisinden
kalen : sözle
kanaat : kısmetine razı olma, yetinme
kenz-i mahfî : gizli hazine
kıymettar : kıymetli, değerli
lemeât-ı bekaiye : sonsuzluğa ait parıltı
mahşer : âhirette hesap vermek için yeniden diriltilen insanların toplanacağı yer
malzeme-i cerrâhiye-i ruhiye : mânevî ameliyatta kullanılan malzeme
meşakkat : güçlük, zorluk
mukayese : kıyaslama
nasîbedar : nasiplenmiş, hissesini almış
nevi : çeşit
nihayet : son
rahmet-i Rabbaniye : herbir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın merhamet ve şefkati
reşehât-ı Furkaniye : hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur’ân’dan sızan nurlar ve feyizler
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sıklet : ağırlık
temin eden : sağlayan, karşılayan
tetkik etmek : incelemek
yevmen feyevmen : gün be gün; günden güne
zarafet : zariflik, incelik
Yükleniyor...