Zekâî’nin bir fıkrasıdır.

Üstadım;
Bir meydan-ı mücadele ve imtihan olan şu dünyanın her köşesinde beşere ders-i ibret olacak bir hâdise, bir nümune eksik değil... Her yerde muhtelifü’l-mizaç insanlarda ayrı ayrı temâyülât-ı kalbiye bulunuyor. Hâdisat-ı dünyeviye içinde, en elîm olan şeyin, meslek-i uhreviye ve diniye perdesi altında vahşet ve hayvaniyet ruhlarıyla karşılaşmak olduğunu tecrübelerim ve müşahedelerim bana öğretiyor.

Evet, ehl-i iman için mucib-i teessür şeyler, kendisini ıslah-ı hale irca etmek üzere, ubudiyetle Hâlıkına yalvarırken, bir mülhidin uysal bir mahlûk gibi sokularak, birkaç zaman hileli etvar gösterdikten sonra, ruhunun çirkinliğiyle karşısındakine hücum ederek, kendine onu benzetmek istemelerini ve hattâ karşısındaki mü’min hakkında, sû-i zan ve sû-i tefehhüme düştüğünü görmektir.

Ah Üstadım; ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi olsa, yahut olduğu gibi görünselerdi! Ehl-i irşad, ahkâm-ı Kur’âniyeyi tebliğ hususunda müşkilât çekmeyecek ve inkâr edilmeyecekti. Benim gibi henüz kendini ıslah edemeyenler de, bazı budalaların ruhlarında sâfiyet ve hüsn-ü insaniyet aramaya çalışmayacaktı.

Aziz Üstadım; inşaallah Cenâb-ı Hak, hak ve hakikatin güneş gibi yükseldiğini size ve bize göstersin. Bir zindan hayatına benzeyen, birçok mânevî mahrumiyetler içerisinde geçen şu günleri, sürurlu ve serbest günlere tebdil eylesin. Âmin.
Talebeniz
Zekâi

• • •
Önceki Risale: ( 151 ) / Sonraki Risale: ( 153 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın hükümleri
âlem-i beka : devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi
âlem-i fâni : gelip geçici dünya
âmin : kabul eyle, ey Allah’ım
aziz : çok değerli
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön
ehemmiyet : değer, önem
ehl-i irşad : doğru yol gösterenler, mürşidler
esliha : silâhlar
fıkra : kısa yazı
hak ve hakikat : doğru gerçek
hakikat : gerçek, asıl
hâlis : saf
havâî : boş; delilsiz
hazine-i cevahir : cevherlerden, değerli taşlardan oluşan hazine
Hikmetü’l-İstiâze : şeytanın şerrinden Allah’a sığınmanın sebepleri ve faydaları; On Üçüncü Lem’a
hüsn-ü insaniyet : insanlığın güzelliği
ıslah : düzeltme, iyileştirme
iksir : etkili ilaç
inkâr : kabul etmeme, reddetme
itirâzât-ı muannidâne : inat ederek yapılan itirazlar
kıymettar : kıymetli, değerli
mahrumiyet : yoksun kalma
mâil bulunma : bir tarafa doğru eğilme, yönelme
maraz-ı vesvese : kuruntu, şüphe hastalığı
mü’min : Allah’a ve Ondan gelen herşeye inanan kimse
müşkilât : zorluklar
nefis : bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
rasîn : sağlam, sarsılmaz
sâfiyet : temizlik, arınmış olma
sarf edilme : harcanma
sikke : eskiden kullanılan bir tür madeni para
sû-i tefehhüm : yanlış anlama
sû-i zan : kötü zan, şüphe
sürurlu : mutlu
tahassungâh : sığınma yeri, sığınak
tebdil etme : değiştirme
tebliğ : bildirme
tecrübe yapma : deneme, sınama
Üstad-ı Ekrem : çok şerefli ve cömert Üstad
zahir : görünür
zira : çünkü
afv buyurmak : affetmek
aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âmin : Allah’ım kabul eyle
beşer : insan
bîpâyân : sonsuz
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
defter-i a’mâl : amel defteri
ders-i ibret : ibret dersi
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler
elîm : acı ve sıkıntı veren
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
etvar : tavırlar, hâller
fıkra : kısa yazı
füyûzat : feyizler; mânevî bolluk ve bereketler
gaflet : âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma, umursamama
hâdisat-ı dünyeviye : dünyada meydana gelen hâdiseler, olaylar
hâdise : olay
hakikî : asıl, gerçek
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hayvaniyet : hayvanlık
ıslah-ı hal : durumun düzeltilmesi
ilhak : katma, dâhil etme
irca etmek : geri çevirmek, geri döndürmek
lâyüad velâ yuhsa : sayısız ve hesapsız
mahlûk : varlık
medyûn-u şükran : teşekkür borçlu
meslek-i uhreviye ve diniye : âhirete ve dine ait gidilen yol, usûl
meydan-ı mücadele ve imtihan : mücadele ve imtihan meydanı
mucib-i teessür : üzüntüye sebep olan
muhtelifü’l-mizaç : farklı mizaç ve huylar
muvahhidîn : Cenâb-ı Hakkın birliğine inananlar; tevhid ehli
mülhid : dinsiz
müstefid : faydalanan, yararlanan
müşahede : gözlem
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
seyyiat : günahlar, kötülükler
temâyülât-ı kalbiye : kalbin meyilleri, eğilimleri
ubudiyet : Allah’a kulluk
vahşet : ürküntü; yalnızlık
zümre-i muvahhidîn : Cenâb-ı Hakkın varlığına ve birliğine inananlar topluluğu
Yükleniyor...