Rüşdü Efendinin fıkrasıdır.

Ey Aziz Üstadım;
Bu kadar azîm ihsanınız, beni sevgili Üstadımızın nezdinde talebelerin en sonuncusu olmak şerefini kazandırdığını tahattur ettirdikçe, Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud Hazretlerine gece ve gündüz dua ediyorum. Ve bazı vakitlerde başım secdede olduğu halde, mütemadiyen ağlıyorum. Günahımın azameti, cürmümün hadsizliği beni titretirken, sevgili Üstadımın duası, Cenâb-ı Hakkın rahmeti, beni teselli ediyor.

Her gönderdiğiniz risaleyi kemâl-i iştiyakla okuyorum. Kıymetli kardeşlerimle belki hergün bir yerdeyim. İstifadem pek çok, siz Üstadımın mânevî feyizlerini her vakit risalelerden alıyorum.

Evet aziz Üstadım, hissiyatımı yazabilsem her hafta mektuplarımla mukabele edecektim ve size mektup yazmak da, benim için en büyük meserrettir. Affınıza istinad ederek, zahiren sükûtla ve mânen dergâh-ı Hüdâya el açtığım vakitlerde, size âciz Rüşdü talebeniz, aczini takdim ettikçe, sevgili Üstadımdan bilmukabele gördüğüm lütuflar karşısında, gözyaşlarımla cevaplar itâ eyliyorum, efendim.
Talebeniz
Rüşdü

• • •
Önceki Risale: ( 156 ) / Sonraki Risale: ( 158 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
acz : güçsüzlük
bilmukabele : karşılık olarak
cüz’î : ferdî, sınırlı
dergâh-ı Hüdâ : Allah’ın yüce katı
dimağ : akıl, bilinç
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
esasen : temelde, aslında
feth-i bâb etme : kapıyı açma
feth-i bab-ı rahmet eden : İlâhî şefkat ve merhamet kapısını açan
fıkra : kısa yazı
hakikat : gerçek, esas
heyhât : ne yazık ki
istifade : faydalanma
istinad etme : dayanma, sığınma
itâ eyleme : verme
itiraf-ı kusur etme : kusurunu itiraf etme
küllî : geniş ve kapsamlı
lütuf : iyilik, yardım
mahiyet : nitelik, özellik
mahsus : has, özel
mânen : mânevî olarak
minnettarane : minnet duyarak, yapılan bir iyiliğe karşı teşekkür hissi taşıyarak
muhterem : saygıdeğer
mutantan : tantanalı, debdebeli, çok parlak
mübarek : bereketli, değerli
müzeyyen : süslenmiş
müzeyyenat : süslemeler
nazar : bakış, dikkat
neşr-i envar eden : nur yayan, nur saçan
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın şefkat ve merhameti
revnaktar : göz alıcı güzellik, parlaklık
ruhen : ruh olarak
saray-ı vücut : vücut sarayı
sikke-i hâtem : mühür damgası, tasdik mührü
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
sükût : sessizlik
şümullü : kapsamlı
takdim etme : sunma
temâşâ : seyretme, bakma
vüs’at : genişlik
zahiren : dış görünüş itibariyle
zevk-i ruhanî : ruhun aldığı zevk
atâlet : tembellik
azamet : büyüklük
azîm : büyük
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
betâlet : âvârelik; işsizlik
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
cürüm : günah
dua-yı Üstadâne : siz Üstadın duası
el’an : halen, şimdi
elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur”
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan söz
fasıla : ara
feyiz : mânevî bereket, bolluk
fıkra : kısa yazı
hadsizlik : sınırsızlık, hesapsızlık
haml buyurma : yükleme
hissiyat : hisler, duygular
ihsan : bağış, ikram, iyilik, yardım
in’âm-ı İlâhî : Allah’ın nimet vermesi
istifade : fayda, yarar
istinsah : yazarak çoğaltma
kemâl-i iştiyak : tam bir istek ve arzu
kerem : cömertlik, ikram
kesâlet : uyuşukluk, tembellik
lehul hamdu ve’l-minnetu : tüm hamd ve minnetler Allah’a mahsustur
lütuf : iyilik, ihsan, bağış
meserret : sevinç
mukabele etme : karşılık verme
müftehirane : ne iftihar ederek
mütemadiyen : sürekli olarak
müteşekkir : teşekkür eden, şükreden
nekahet devri : hastalıktan yeni kalkmış fakat tamamıyla iyileşmemiş kimsenin hâli
nezdinde : nazarında, bakışında
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
risale/risale-i şerife : şerefli ve kıymetli risale; Risale-i Nur’un herbir bölümü
şükür : nimeti veren Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
tahattur etmek : hatırlamak
tehir : erteleme
Üstad-ı Ekrem : cömertlik, şeref ve izzet sahibi Üstad
Yükleniyor...