Yeni mühim bir kardeşimiz Müftü Ahmed Feyzi Efendinin fıkrasıdır. Bu fıkra çendan şahsıma bakıyor. O zât şahsımı görmemiş, dellâllığım eseri olan risaleleri gördüğünden, haddimden pek çok fazla olan sena ve medhi, risalelere ve esrar-ı Kur’ân’a ait olduğu için kabul ettim.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Hamd-i bînihaye Kerîm-i Müteâle, salât ü selâm Habib-i Zülcelâle ve onun âl ve ashabına.

Ey bâkîye vâsıl olmuş fâni! Ve ey matlubun bâb-ı rahmetinde oturan mahbûb! Ve ey derecâtın ekmeli olan sıfat-ı abdiyete sülûk edebilmiş bahtiyar! Ve ey Şems-i Tâbân-ı Zülcemâlin karanlıklara aksettirdiği ziyâ-yı hidâyet! Ve ey Habib-i Kuddûsün tarik-i ulviyetinde karanlıkları yararak uçan şehâb-ı şâşaanisâr! Hatîât ve mâsiyet deryasının korkunç dalgaları arasında inleyen, Hâlık-ı Kerîmin bunca eltafını nankörlükle karşılamaktan başka bir vaziyeti bulunmayan bu ednâ-yı mevcudat, nâil olduğun derece-i makbuliyetten bir katresinin olsun, kendine ihdâsını senin şefkat ve kereminden bekliyor. Ne olur, beni kendine alıp hizmetinle müşerref kılsan. Ne olur, Habib-i Kibriyâya benim de kendisinin hizmetine intisabım için ve Onun uşşâkının asgarı ve hikmet ve nurunun dellâlı olmaklığım için yalvarsan, ah!

Her an ayaklarının altını öpmek ateşiyle
mütehassir ve nâlân, ahkar-ı mahlûkat
Ahmed Feyzi

• • •
Önceki Risale: ( 158 ) / Sonraki Risale: ( 160 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkar-ı mahlûkat : varlıkların en hakir ve en küçüğü
âl ve ashab : Peygamber Efendimizin sülâlesi, mübarek soyu ve arkadaşları olan Sahabîler
asgar : en küçük
bâb-ı rahmet : İlâhî şefkat ve merhamet kapısı
bahtiyar : talihli, mutlu
bâkî : kalıcı, sürekli
çendan : gerçi
dellâl : ilan edici, duyurucu
derecât : dereceler
derece-i makbuliyet : kabul edilmişlik derecesi
derya : deniz
ednâ-yı mevcudat : varlıkların en aşağısı
ekmel : en mükemmel
eltaf : iltifatlar; iyilik ve güzellikle muameleler
esrar-ı Kur’ân : Kur’ân’ın sırları
fâni : geçici, ölümlü
fıkra : kısa yazı
Habib-i Kibriyâ : büyüklük, azamet sahibi olan Allah’ın sevgilisi; Hz. Muhammed (a.s.m.)
Habib-i Kuddûs : pak ve temiz olan Allah’ın sevgilisi; Hz. Muhammed (a.s.m.)
Habib-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah’ın sevdiği, Hz. Muhammed (a.s.m.)
had : yetki, sınır
Hâlık-ı Kerîm : ikramı bol olan yaratıcı, Allah
hamd-i bînihaye : nihayetsiz hamd, sonsuz şükür
hatîât : hatâlar, kusurlar
hikmet : bir işi belli bir hedef ve gaye için yapma
ihdâ : hediye etme
intisab : bağlanma, mensup olma
katre : damla
kerem : cömertlik
Kerîm-i Müteâl : sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan yüce Allah
mahbûb : sevgili
mâsiyet : günah, isyan
matlub : talep edilen, istenen
medih : övgü, şükür
müşerref : şerefli, değerli
mütehassir : hasret çeken
nâil olma : erişme
nâlân : inleyen, sızlayan
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
salât ü selâm : Peygamberimiz için yapılan dua ve niyaz
sena : övgü
sıfat-ı abdiyet : kulluk özelliği
sülûk edebilme : yol alabilme
şehâb-ı şâşaanisâr : haşmet, görkem saçan parlak yıldız, parlak meteor
Şems-i Tâbân-ı Zülcemâl : sonsuz güzellik sahibi Allah’ın parlayan güneşi
tarik-i ulviyet : yücelik yolu
uşşâk : aşıklar
vâsıl olmuş : kavuşmuş, ulaşmış
ziyâ-yı hidâyet : doğru ve hak olan yolun, İslâmiyet’in ışığı
Yükleniyor...