Doktor İbrahim’in fıkrasıdır.

Efendim;
Nuranî ve ziyadar cadde-i kübrâ-yı mâneviyede seyr ü seyahat eden umum âhiret kardeşlerimle her hafta görüşüyor ve âramsız tulû eden Risale-i Nur eczaları gibi, feyiz ve mârifet güneşlerinin haberlerini işittikçe, ruhum güller gibi açılıyor. Hubur ve ibtihaca müstağrak oluyor. Ve istidadım nisbetinde bir-iki meselecik öğrenmeye sa’y ediyor isem de, bu envâr-ı bahr-i muhîtten kardeşlerimin ruhlarına in’ikâs eden mesâilden bâhis arîzaları tahrir ve takdim ettiklerini gördükçe, adem-i muvaffakiyetimden mütevellit esef ve kederim hasebiyle cehlimden el-amân çekiyorum. “Ümmîlik ne güçmüş!” diye ruhum ağlıyor. Muterifâne, “İbrahim, müstehaksın” diyorum. Nihayet yine ümidimi Rabbimden kesmeyerek diyorum: “Bir müessesenin baş müdürü, muavini, kâtibi, müvezzii, tahsildarı, hademesi olur. Fakirde kısmen müvezzilik, kısmen hademelik sıfatıyla bulunsam ne zararı var?” deyip mütesellî oluyorum.
İbrahim

• • •
Önceki Risale: ( 161 ) / Sonraki Risale: ( 163 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i muvaffakiyet : başarısızlık
arîza : isteklerini arz etme, dile getirme
cehl : cahillik, bilgisizlik
dellâl : ilân edici, duyurucu
ders-i ilham : Allah tarafından kalbe gönderilen ders
el-amân : imdat; af ve yardım dileme
emsalsiz : benzersiz
envâr-ı bahr-i muhît : nur okyanusu, denizi
esef : üzüntü, acı
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan söz
fıkra : kısa yazı
hademe : hizmetçi
hasebiyle : dolayısıyla
hâşâ : asla
hubur : sevinç, gönül ferahlığı
ibtihac : sevinç, sevinme
in’ikâs eden : yansıyan
istidad : kabiliyet
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan birşeyi inkâr eden kimse
kâtib : yazıcı
keder : sıkıntı, üzüntü
kelâm : ifade, söz
Kur’ân-ı Azîm : büyük, yüce Kur’ân
lem’a : parıltı
mesâil : meseleler
misilsiz : eşsiz
muavin : yardımcı
muterifâne : itiraf ederek
müstağrak olma : gark olma, dalma
müstehak : hak etmiş, layık
mütesellî : teselli bulan, üzüntüsü dağılan
mütevellit : doğan, hasıl olan, çıkan
müvezzi : dağıtımcı, dağıtan
nihayet : en sonunda
nisbetinde : oranında
Rab : varlıklara her türlü ihtiyaçlarını veren ve onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
Resul : Allah’ın elçisi
sa’y etme : çalışma
tahrir : yazma
tahsildar : tahsil eden; alacakları toplayan kişi
ümmîlik : okuma-yazma bilmeme, tahsil görmemişlik
Yükleniyor...