Hulûsi’nin fıkrasıdır.

Aziz, muhterem Üstadım Efendim Hazretleri; Emirlerinize imtisâlen, uhrevî kardeşimiz Hüsrev Bey tarafından irsal buyurulan şâyân-ı hayret ve cây-ı dikkat, “Mühim Bir İhbar-ı Gaybî” ismini taşıyan çok kıymetli, mânâlı, ruhlu, sürurlu, tesirli, lezzetli, hikmetli, nurlu emrinizi bu hafta aldığımdan dolayı, Cenâb-ı Hak ve Feyyâz-ı Mutlak Hazretlerine hamd ve şükürler ve müşfik Üstadıma yüzümün karasına, kalbimin yarasına bakmayarak, dergâh-ı İlâhiyeye kapanıp dualar eylerim. Ve defaatle,
 
اَللّٰهُمَّ حَصِّلْ مُرَادَنَا وَمَقْصُودَ اُسْتَاذِنَا سَعِيدِ النُّورْسِى بِحُرْمَةِ حَبِيبِكَ مُحَمَّدٍ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَسَلِّمْ اٰمِينَ 1

dedim. Gavs-ı Azam Şâh-ı Geylâni (kuddise sırruhu’l-âlî) Hazretlerinin eserlerindeki gaybî ve mânevî ihbar, bu biçareyi öyle bir hale getirdi ki, tariften âcizim. Ruhaniyetlerindeki celâlet ve azamet karşısında avuç içinde sıkılan bir top hamur ne hale girerse, bu biçare de öyle oldum. Birşey düşünemez, sersem, âdeta meyyit-i müteharrik bir hale geldim. Günlerden beri zihnim ve bütün havassım, hemen tamamen bu harika eserle meşgul. Bu hâlette iken, istidadımın fevkinde şöyle birkaç beyit kalbime ve kalemime geldi. Kaidesine uygun olarak düzeltemedim. Müşfik Üstadımın aflarına istinaden yazıyorum. Tashihi, Üstadıma ve hablullaha yapışan kardeşlerime bırakıyorum.

Hulûsi bak gaybî ihbarnameye,
Gör Üstadım neler izhar eylemiş
Kitab-ı Sinan’dan edip tefe’ül,
Hakka ki kerâmet ibrâz eylemiş.

“Ümmî Alîm”le HAŞİYE “Sinan-ı Ümmî”de,
Hesâb-ı ebcedle var mutabakat.
Görünür bakılınca bu tarikle,
Esmâ-i Üstadla tam münasebet.

Hakkıyla hâdimü’l-Kur’ân’dır Üstad,
İspata kâfidir bu muvafakat.
Hayret-bahş esrara vâkıftır bu zât,
İhvâna deriz haber-i beşâret.

Sekiz yüz sene evvelinden görmüş,
Hâdimü’l-Furkan Bediüzzaman’ı
Habib-i Hudâ hem de Gavs-ı Âzam,
Sultan-ı evliya Şâh-ı Geylânî.

Büyük bir hüsn-ü zan eyle, Üstadım
Seni Kur’ân hâdimi eder add...
Kapan secde-i şükre, de, Hulûsi:
اِلٰهِى اَنْتَ رَبِّى وَاَنَا الْعَبْدُ 2

Bu âciz kulunu muvaffak eyle,
Hizmet-i Kur’ân’la şerefyâb eyle.
Hizbü’l-Kur’ân’dan ayırma tâ ebed,
Bu âsi kuluna merhamet eyle...

Üstadım Said Nursî’den ol râzı,
بِحُرْمَةِ حَبِيبِكَ الرَّاضِىِّ الْمَرْضِىِّ 3
Evliya sultânı Abdülkadir’in,
Himmetin eksiltme bizden İlâhî.

İhbarname-i gaybın izhârının,
Gönül istedi yazmak tarihini.
Yüz bin hamd ü şükret Hakka, Hulûsi
Sana Üstaddır Molla Said Nursî.
 
Uhrevî kardeşiniz
Hulûsi
 
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’ım, Nebiyy-i Ümmî olan Habîbin Muhammed’in (a.s.m.) hürmetine, arzumuzu ve üstadımız Said Nursî’nin maksudunu gerçekleştir.
HAŞİYE : (Ümmî ey alîm) tarzında okunduğuna göre.
2 : Allah’ım, Sen benim Rabbimsin; ben ise Senin bir kulunum.
3 : O Senden, Sen Ondan râzı olan habîbinin hürmetine.
Önceki Risale: ( 177 ) / Sonraki Risale: ( 179 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
alîm : büyük ilim sahibi kimse
azamet : büyüklük
beyit : ikişer dizeden meydana gelen şiirin dizeleri
biçare : çaresiz
celâlet : görkem, heybet
Esmâ-i Üstad : Üstad Bediüzzaman’ın isimleri
esrar : sırlar, gizli gerçekler
fevkinde : üstünde
gaybî : gayba ait, bilinmeyen
hablullah : Allah’ın sağlam ipi; Kur’ân
hâdimü’l-Kur’ân : Kur’ân’ın hizmetçisi, ilancısı
Hak : her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah
hakka ki : gerçekten ki
hâlet : durum
haşiye : dipnot açıklayıcı not
havas : duygular, hisler
hayret-bahş : hayret veren, şaşırtan
hesâb-ı ebced : ebced hesabı
ibrâz : meydana çıkma, ortaya koyma, gösterme
ihbar : haber verme
ihbarname : haber kağıdı, haber yazısı
istidad : kabiliyet, yetenek
istinaden : dayanarak
izhar eyleme : gösterme, açığa çıkarma
kâfi : yeterli
kaide : düstur, prensip
kerâmet : değer, önem; ihsan; Allah’ın sevdiği kullarına verdiği olağanüstü şey
kuddise sırruhu’l-âlî : yüce sırrı mübarek ve temiz olsun; büyük veliler için kullanılır
meyyit-i müteharrik : hareket eden ölü
mutabakat : uygunluk
muvafakat : uygunluk
münasebet : alâka, ilgi
müşfik : şefkatli
ruhaniyet : ruh özelliği
tarik : mânevî yol
tashih : düzeltme
tefe’ül : bir kitabı rastgele açarak tevafuk eden yeri okuma ve o kısmı kendine hitap ediyormuş gibi kabul etme
ümmî : okuma-yazma bilmeyen
vâkıf : bir şeye hâkim olma, bütün yönleriyle bilme
âciz : güçsüz
add : sayma, kabul etme
âsi : isyan eden
ebed : sonsuz
evliya sultânı : evliyaların sultanı, reisi
evvel : önce
haber-i beşâret : sevindirici, müjdeli haber
Habib-i Hudâ : Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
Hâdimü’l-Furkan : hak ile batılı, doğru ile yanlışı tam olarak ayıran ve farkettiren Kur’ân’ın hizmetçisi, ilân edicisi
Hak : her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah
hamd ü şükür : teşekkür ve övgü
himmet : yardım
Hizbü’l-Kur’ân : Kur’ân taraftarı
hizmet-i Kur’ân : Kur’ân hizmeti
hüsn-ü zan : güzel düşünce
ihbarname-i gayb : gayba ait haber içeren yazı
ihvân : kardeşler
İlâhî : ey Allah’ım
izhâr : açığa vurma, meydana çıkarma
Kur’ân hâdimi : Kur’ân’ın hizmetçisi, ilan edicisi
molla : eskiden büyük âlimlere verilen isim
muvaffak : başarılı
secde-i şükür : şükür secdesine
sultan-ı evliya : evliyaların sultanı, reisi
şerefyâb : şeref bulan, şeref kazanan
uhrevî : âhirete ait, âhirete yönelik
Yükleniyor...