Babacan Mehmed Ali’nin fıkrasıdır.

Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud ve Tekaddes Hazretlerinin, Cibrîl-i Emîn vasıtasıyla, Âhirzaman Nebîsi Peygamberimiz (a.s.m.) Efendimize gönderilen ve bugüne kadar muhafaza edilen Kur’ân-ı Hakîmi hakikatiyle ve hak sözlerle, Hakkın yaratmış olduğu kullarına tercümanlık eden ve Hakkın rızası için gece ve gündüz dua eden, hakikî Saidden bir muhabbetname aldım ki, o da Üstadım Efendimin mektubudur.

Ciddî ve samimî dostumuz ve kardeşimiz bulunan Âsım Beye vardığımda müjdeledi. Beş dakika kadar görüştüm. Ve göndermiş olduğunuz emanetleri alırken öyle sevindik ki, bülbülün gül dalında seher vaktinde aşkından, ağzından çıkarmış olduğu nağmeler gibi işittik. Onun için birbirimizle ne konuştuğumuzu bilemedik. Bildiğim şu kadar ki: Yalnız ayrılırken, çok şükür Cenâb-ı Allah’a, böyle envâr-ı Kur’âniyeyi neşreden bir Üstadımız varken, hiçbir vakit saâdetimizden mahrum kalmayız diye bildik.
Babacan

• • •
Önceki Risale: ( 182 ) / Sonraki Risale: ( 184 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Âhirzaman Nebîsi : son peygamber (a.s.m.)
aziz : çok değerli, izzetli
bâriz : açık, belli
Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücud ve Tekaddes : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi olan Allah
Cibrîl-i Emîn : güvenilir Cebrail
cihet : şekil, yön
efzûn : fazla, çok
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
fıkra : kısa yazı
had : bir şeyin sonu, sınırı
Hak : doğru gerçek; her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah
hakikat : asıl, esas
hakikî : asıl, gerçek
haslet : huy, karakter
kâfi : yeterli
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
muhabbetname : sevgisini bildiren yazılı not
nağme : ahenk; güzel ses
neşreden : yayan
rıza : memnuniyet
saadet : mutluluk
teessür : üzüntü
uhrevî : âhirete yönelik
Yükleniyor...