Serâser nur olan umum Sözler’in hakikatini beyandaki âli, gâli, el yetişmez makam-ı mânâ-yı mefhumunu, değil şimdi zamanın zındıkları, tâ eski inatçı ve bunlara müşabeheti olan firavunlar, nemrutlar anlasalardı iman ederlerdi, dedim ve size çok dua ettim.
Ali

• • •
Önceki Risale: ( 204 ) / Sonraki Risale: ( 206 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
âli : yüksek, yüce
amel : davranış, iş
Âmin : kabul eyle ey Allah’ım
barû : kale duvarı
beyan : açıklama, izah
burç : kule
câmi : içine alan, kapsayan
deryâ-yı nur : nur deryası; Risale-i Nur
ehl-i Kur’ân : Kur’ân ilmiyle uğraşanlar
esrar : sırlar, gizemler
fıkra : kısa yazı
gâli : kıymetli
gürûh-u isyan ve tuğyan ve küfrân : azgınlık, isyan ve inkârda çok ileri gidenler
hakikat : asıl, esas mahiyet
i’câz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın mu’cize oluşu; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülüğü
iltica eden : sığınan
iman : inanma
kal’a-i polat ve beden : sağlam kale ve yapı
Kur’ânî : Kur’ân’a ait
levâzımat-ı harbiye : savaş için lâzım olan şeyler
mahûf : korkutan, tehlikeli
mahzen-i esrar : sırlar hazinesi, kaynağı
makam-ı mânâ-yı mefhum : bir sözden çıkarılan mânânın, anlamın derecesi
melce : sığınak
mesned : dayanak
muhkem : sağlam, kuvvetli
mühlik : tehlikeli, helâk edici
müşabehet : benzeyiş
müyesser kılmak : kolaylaştırmak
serâser : baştan başa
silâhhane : silah deposu, cephanelik
sûr : yüksek duvar, kale
teshil : kolaylaştırma
tetkik : inceleme, araştırma
umum : bütün
zındık : dinsiz
Yükleniyor...