2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ 3

Aziz kardeşim Mustafa Efendi; Bazı emarelerle ve bazı zevâtın hüsn-ü şehadetiyle bana kanaat gelmiştir ki, zâtınız dahi Müezzinzâde Bekir Efendi gibi bana ciddî bir talebe ve samimî bir âhiret kardeşi olabilirsiniz. Hem senin merhum pederin Hacı Said Efendi, silsile-i duamda çoktan beri dahildir.

Bu defaki gayet kıymettar hediyen olan zemzem suyu ve Medine-i Münevvere hurmasına mukabil, gayet kıymettar ve ehl-i iman mâbeyninde nihayet derecede muteber ve ehl-i dalâlet başında sâika gibi tesir gösteren, Otuz Birinci Söz olan mirac ve şakk-ı kamere dair risaleyi ve vahdaniyet ve marifetullah ve muhabbetullaha dair ve ehl-i tahkik meyanında emsalsiz ve pek meşhur ve nuranî üç mevkıflı olan Otuz İkinci Sözü takdim ediyorum. Eğer zâtınız hattı güzel bir zâtı bulup size, (kendinize) istinsah etsen çok iyi olur. Fakat tashihine dikkat edilsin. Bir iki defa, kardeşim Seyyid Şefik’in muavenetiyle mukabele edilsin. Sonra Bekir Efendi alsın, kendine ve kayınpederine yazdırsın. Eğer zâtınız öyle iyi bir kâtip bulamadınız ise; aslı sana kalmak ve birkaç defa Bekir Efendiyle beraber okumak şartıyla Bekir Efendiye veya Mehmed Efendi veya Hâfız Hidâyet Efendi gibi kıymetini takdir eden ve münasip gördüğün zâtlara ver, kendilerine yazdırsınlar.

Haber almışım ki, Arabî olarak eski hurufla Matbaa-i Evkafta tab edilmek izni varmış. Eğer Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, Türkçe olarak eski hurufa müsaade-i resmî olduğu dakikada ve Bekir Efendi şu iki risaleyi Seyyid Şefik’in taht-ı nezaretinde tashihine gayet dikkat etmek şartıyla çabuk tab ediniz. Tab masrafını da kesenizden sarf etmeye mecbur değilsiniz. Çünkü, Haşir Sözüne seksen banknotu sarf ettik; üç yüz banknotu kazandık. Demek bunlar satılmayacak mallar değildir. Müslüman ruhları bunlara gıda gibi muhtaçtırlar. Yalnız iki yüze yakın aboneler bulunsa, birisi tab edilse hem fiyatını çıkarabilir, hem başka risalelerin de tab’ına medar olabilir. Halklardan sadaka kabul etmediğim gibi, kitaplarıma da sadakalarla tab’ını kabul etmem. Yalnız gayretinizi ve himmetinizi, Onuncu Söz gibi, yalnız yanlışsız ve güzelce tab’ına ve matbaadaki tashihatına sarf ediniz. Ve birinci olarak tab ettirdiğiniz risalenin mesârif-i tab’iyesi ne kadar ise bana bildiriniz. Ben borç eder, para gönderirim.

Eğer tab’ına muvaffak oldunuz ise; zâtınız, pederiniz gibi çok sevdiğiniz Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme ahâlisine bir miktar nüsha gönderseniz çok iyi olur. Belki eski hediyelerinizden daha hayırlı hediye hükmüne geçecektir, inşaallah.
4 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
4 : Bâkî olan sadece Odur.
Önceki Risale: ( 206 ) / Sonraki Risale: ( 208 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki yaşanacak ebedî hayat
âşina : bilgili, haberdar olan
avn-i Hak : Allah’ın yardımı
aziz : çok değerli, izzetli
delil-i şefî : şefaat edecek bir kılavuz, rehber
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan kimseler
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye inanan kimseler
emare : belirti, işaret
esrar-ı Kur’ân : Kur’ân’ın sırları
gayet : çok
hâdimü’l-Kur’ân : Kur’ân hizmetçisi
hakaik-i Kur’ân : Kur’ân’ın hakikatleri, esasları
hüsn-ü şehadet : güzel tanıklık etme
imam : önder, rehber
inâyet-i Hak : Allah’ın yardımı
kanaat : görüş, fikir
kıymettar : kıymetli, değerli
lütf-u Hak : Allah’ın lütfu, ikramı
mâbeyn : ara, arası
marifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
Medine-i Münevvere : nurlu ve medenî olan Medine şehri
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
mirac : Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk
muarrif : tanıtıcı, tarif edici
muhafız : koruyucu
mukabil : karşılık
muteber : itibar edilen geçerli
muttali : farkına varma, bilme
mübeşşir : müjdeleyici
müdakkik : dikkatli bir şekilde inceleyen
nam : ad
nihayet : son
peder : baba
refik : arkadaş, yardımcı
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un bölümleri
rumuzat-ı Kur’ân : Kur’ân’ın remizleri, ince işaretleri
sâika : gök gürültüsü, yıldırım
silsile-i dua : dua zinciri
şakk-ı kamer : Ay’ın ikiye ayrılma mu’cizesi
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz olması ve ortağının bulunmaması
vâkıf : bilen, farkında olan
zevât : zâtlar, kişiler
ahâli : halk, bir memlekette yaşayanlar
Arabî : Arapça
banknot : kâğıt para
ehl-i tahkik : gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
emsal : benzer
Haşir Sözü : Haşir bahsinin anlatıldığı Onuncu Söz
himmet : ciddi gayret, yardım
huruf : harfler
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
istinsah etme : yazarak çoğaltma
kâtip : yazar
masârif-i tab’iye : baskı masrafları, giderleri
medar : sebep, vesile
Medine-i Münevvere : nurlu ve medenî olan Medine şehri
Mekke-i Mükerreme : aziz, mukaddes Mekke şehri
mevkıf : kısım, bölüm
meyan : ara, arası
muavenet : yardımlaşma
muhabbetullah : Allah’ı sevme
mukabele etme : karşılık verme
muvaffak olma : başarılı olma
münasip : uygun
müsaade-i resmî : resmî izin
nuranî : nurlu, aydınlık
nüsha : kopya
peder : baba
rahmet : İlâhî şefkat ve merhamet
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un herbir bölümü
sarf etme : masraf etme, harcama
tab : baskı
taht-ı nezaret : gözaltı
takdim etme : sunma
takdir eden : değerini anlayan
tashih : düzeltme
tashihat : tashihler, düzeltmeler
Yükleniyor...