11 Nisan 1934 Çarşamba

1 بِاسْمِهِ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

2 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık, müdakkik, meraklı kardeşim Re’fet Bey; Namınıza yazılan On İkinci Lem’a’nın izaha muhtaç noktalarının izahına şimdilik ihtiyaç yoktur. Asıl maksat, âyâta gelen evhamın def’ine kifayetidir. Ve bu nokta-i nazarda kâfi derecede herkes fehmeder. Her risalede herkesin hissesi var; fakat herkes herşeyini bilmek lâzım değildir. Mirkatü’s-Sünnet ve vahdetü’l-vücuda dair iki risaleyi nasıl buldunuz? Elbette kıymetşinas nazarın onları takdir etmiş.

Bu defaki sualinizin iki ciheti var: Biri, sırr-ı Âl-i Abâ ciheti ki, o sırdır. Ben o sırrın ehli değilim ki, cevap vereyim. Yahut herbir sırrın izharı kaleme gelmez. Çünkü, hakikat-i Muhammediyenin bir cilvesi o Âl-i Abâda tezahür ediyor. İkinci cihet-i zahirîsi ise zahirdir. Ezcümle: Sahih-i Müslim’de Ümmü’l-Mü’minîn Âişe-i Sıddîka’dan (r.a.) mervîdir ki, demiş:

خَرَجَ النَّبِىُّ غَدَاةً وَعَلَيْهِ مِرْطٌ مُرَجَّلٌ مِنْ شَعْرٍ اَسْوَدَ فَجَاءَ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ فَأَدْخَلَهُ ثُمَّ جَاءَ الْحُسَيْنُ فَدَخَلَ مَعَهُ ثُمَّ جَاۤءَتْ فَاطِمَةُ فَأَدْخَلَهَا ثُمَّ جَاءَ عَلِىٌّ فَأَدْخَلَهُ ثُمَّ قَالَ: اِنَّمَا يُرِيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا 3  

İşte bu hadîs-i şerîf gibi, Kütüb-ü Sitte-i Sahiha’da bu meâlde kesretli hadîsler vardır ki Âl-i Abâyı gösterir. Bir zât def-i beliyyât için istişfâ (اِسْتِشْفَاۤءْ) ve istişfa' (اِسْتِشْفَاعْ) için böyle demiş:

لِى خَمْسَةٌ اُطْفِى بِهَا نَارَ الْوَبَاۤءِ الْحَاطِمَة
4 اَلْمُصْطَفٰى وَالْمُرْتَضٰى وَابْنَاهُمَا وَالْفَاطِمَة

Gücenme, şimdilik bu kadar. Senin mektubunda isimleri zikredilen herbirerlerine ayrı ayrı selâm ve dua ediyorum.

5 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî

Eûzü sırrına dair yazılan On Üçüncü Lem’anın yedi işaretini gönderdim. Bakarsınız, izahı değil noksanı varsa bildiriniz.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
2 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
3 : “Peygamber (a.s.m.), üzerinde siyah yünden yapılmış nakışlı bir örtüyle sabahleyin evden çıktı. O esnada Hasan bin Ali (r.a.) geldi. Hemen onu örtünün altına aldı. Sonra Hüseyin (r.a.) geldi. O da onunla beraber örtünün altına girdi. Sonra Fâtıma (r.a.) geldi. Onu da içeri aldı. Sonra Ali (r.a.) geldi. Onu da içeri aldı. Ve sonra şöyle dedi: ‘Ey Peygamber âilesi, Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb Sûresi, 33:33.) Müslim, Fadâilü’s-Sahâbe: 61, hadis no: 2424.
4 : “Bende beş şey vardır ki, onlarla vebâ ateşinin yangınını söndürürüm: Mustafa (a.s.m.), Murtazâ Ali (r.a.), onun iki oğlu Hasan ve Hüseyin (r.a.) ve Fâtıma (r.a.). Mecmuatü’l-Ahzâb, 3:505.
5 : Bâkî olan sadece Odur.
Önceki Risale: ( 266 ) / Sonraki Risale: ( 268 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyât : âyetler
aziz : çok değerli, izzetli
cihet : yön, taraf
cihet-i zahirî : işin zahirî yönü, görünen kısım
cilve : görüntü, yansıma
def’ : uzaklaştırma
evham : kuruntular, şüpheler
ezcümle : meselâ, örneğin
fehmetme : anlama, kavrama
hakikat-i Muhammediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) hakikati, mânevî şahsiyeti
hisse : pay
izhar : gösterme, açığa çıkarma
kâfi : yeterli
kıymetşinas : kadir kıymet bilen
kifayet : yeterli olma
mervî : rivâyet edilen, anlatılan, nakledilen
Mirkatü’s-Sünnet : Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetine uymanın dereceleri, basamakları; On Birinci Lem’a
müdakkik : dikkatli
nazar : bakış
nokta-i nazar : bakış açısı
Re’fet Bey :
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
Sahih-i Müslim :
sıddık : çok doğru ve bağlı
sırr-ı Âl-i Abâ : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) kendisiyle beraber kızı Hz. Fatıma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in üzerini mübarek abâsıyla örttüğünden bu isimle anılmalarının sırrı
takdir etme : değer verme, değerlendirme
tezahür etme : belirme, ortaya çıkma
Ümmü’l-Mü’minîn : Mü’minlerin Annesi; Hz. Peygamber’in (a.s.m.) eşlerine verilen ad
vahdetü’l-vücud : “Allah’ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre bir gölge gibidir ve ‘varlık’ adını almaya lâyık değiller” tarzında bir tasavvufî görüş
zahir : açık, âşikar
Âl-i Abâ : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) kendisiyle beraber kızı Hz. Fatıma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in üzerini mübarek abâsıyla örttüğünden bu isimle anılmaktadırlar
def-i beliyyât : belâların def edilmesi, uzaklaştırılması
eûzü : sığınma
hadîs : Peygamberimize (a.s.m.) ait veya Onun onayladığı söz, emir veya davranışlar
hadîs-i şerîf : Peygamberimize (a.s.m.) ait veya Onun onayladığı söz, emir veya davranışlar
istişfa' : Birisinin yardımını istemek, şefâat dilemek.
istişfâ : şifa dileme; bir hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşmayı arzulama
izah : açıklama
kesretli : pek çok
Kütüb-ü Sitte-i Sahiha : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hadislerine dair yazılan en sahih, en doğru ve kabul görmüş altı büyük hadis kitabı
meâl : anlam
zikredilen : hatırlanan
Yükleniyor...