Küçük Hüsrev Mehmed Feyzi’nin bir fıkrasıdır.

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Kıymettar Üstadım, efendim;

Çeşm-i im’ânımla kıldım, Risale-i Nur’a nazar
Yoktur imkân yaza mislin, efrâd-ı beşer.

Bu ne elfaz, bu ne mânâ, bu ne üslûb-u hasen,
Okudukça müncelî olmakta, daim bir hüsün.

Bârekâllah, ey mukaddes nur-u Hüdâ,
Sendedir envâr-ı tevfik-i İlâhî, rûşenâ.

Âfitâbın nuru zâildir, bu nur emân verir,
Subh-u mahşerde uyûn-u mü’minîne incilâ.

Her harfi şem’a-i feyz-i İlâhî, cilveger,
Zevk alır baktıkça insan, bütün eşyadan geçer.

Eyliyor tâlîm-i imân-ı tahkikî cümle âleme,
Kim okur sıdkla, iner feyz-i Rahmân kalbine.

Hall eder tılsım-ı kâinatı, her harfi dünyaya değer,
İlm-i nâfidir, yazılır ecr-i cezîl, tâ kıyamet bîkeder.

Hâsılı, bilcümle meknûzât-ı hikmet-perverin,
Her biridir ehline, bir âfitâb-ı Hak-nümâ.

İlâhî bihakkı Esmâikel-Hüsnâ,
Tâ kıyâmet münteşir olsun, uyûn-u ehl-i Hak bulsun cilâ.

Ey müellif-i Risale-i Nur, ger edersin iftihar becâdır,
Gıpta ederse cümle ihvânın sana, çok sezâdır.

Çünkü eyledin iman-ı tahkike bir memer,
Elde ettin şâh-ı eserle zuhr-i yevmi’l-mefer.

Bilirim değilsin enbiyadan bir nebî,HAŞİYE
Lâkin elinde nedir bu nur-u muteber?

Feyzi yâ sen etme tatvîl-i kelâm,
Eyler elbet ehl-i irfan, arz-ı tahsîn-i eser.

Fakir talebeniz Küçük Hüsrev
Mehmed Feyzi

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
2 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
HAŞİYE : Mevlânâ Câmi, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî hakkında demiş:مَنْ چِه كُويَمْ دَرْوَصْفِ آنْ عَالِى جَنَابْ - نِيسْتْ پَيْغَمْبَرْوَلِى دَارَدْ كِتَابْ Câmi’nin bu fıkrasının meâline işaret etmek istiyorum. (O yüce zâtı tavsif etme konusunde ben ne söyleyeyim? Peygamber değildir, fakat Kitabı vardır.)
Önceki Risale: ( 287 ) / Sonraki Risale: ( 289 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Âfitâb : güneş ışığı
âfitâb-ı Hak-nümâ : hakkı ve doğruyu gösteren güneş
arz etme : söyleme, bildirme
arz-ı tahsîn-i eser : eseri beğendiğini arz etme, söyleme
bârekâllah : Allah hayırlı ve bereketli kılsın
becâ : yerinde, uygun, lâyık
bîkeder : kedersiz, sıkıntısız
bilcümle : bütün
cilâ : parlaklık, parlama
cilveger : tecelli eden, görünen
cümle âlem : bütün dünya
cümle ihvan : bütün kardeşler
cür’et : cesâret
çeşm-i im’ân : dikkatli bakan göz
daim : devamlı
ecr-i cezîl : bol mükafat
efrâd-ı beşer : insanlığın fertleri, insanlar
ehil : yetkili, bilen
ehl-i irfan : bilgili, anlayışlı olan kimseler
elfaz : lafızlar, sözler
emân : emniyet, güven
emel-i hâlisane : samimi arzu, istek
enbiya : nebiler, peygamberler
envâr-ı tevfik-i İlâhî : Allah’ın yardımı ve başarıya ulaştırmasındaki nurlar
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan söz
feyz-i Rahmân : Allah’ın rahmetiyle gelen feyiz
fıkra : bölüm, kısa yazı, mektup
ger : eğer
gıpta etme : özenme, hayranlık duyma
halka-i irşad : irşad halkası
hâsıl : netice, sonuç
haşiye : dipnot
hazret : saygıdeğer; saygı, hürmet maksadıyla büyüklere verilen ünvan
Hazret-i Mevlâ : Allah
hüsün : güzellik
iftihar : övünme
İlâhî bihakkı Esmâikel-Hüsnâ : Allah’ım güzel isimlerinin hakkı için
İlm-i nâfi : faydalı ilim
iman-ı tahkik : sağlam, sarsılmaz bir iman
incilâ : cilalanma, parlaklık
irşâdât-ı âliye : yüksek irşatlar, doğru yolu göstermeler
kemâl-i tâzim : büyük saygı, hürmet
kesb-i şeref ve cân : şereflenme ve canlanma
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
kıymettar : kıymetli, değerli
mazhar : erişme, kavuşma
meâl : açıklama, anlam
meknûzât-ı hikmet-perver : hikmetli defineler
memer : geçilecek yer, köprü, yol
misil : benzer, eş
mukaddes : her türlü çirkinlik ve eksiklikten yüce, kutsal
mübarek : değerli, hayırlı
müellif-i Risale-i Nur : Risale-i Nur’un müellifi, yazarı
müncelî : ortaya çıkma, parlama
münteşir : yayılma
mürşid : doğru yolu gösteren
nazar : bakış
nazar-ı af : affetme gözüyle bakma
nebî : peygamber
nur-u Hüdâ : hidayet verici olan Allah’ın nuru
nur-u muteber : geçerli, itibar edilen nur
rûşenâ : aydınlık, parlak
sezâ : lâyık
sıdk : doğruluk, bağlılık
subh-u mahşer : mahşer sabahı
şâh-ı eser : şâheser, üstün ve büyük eser
şakirt : talebe, öğrenci
şem’a-i feyz-i İlâhî : Allah’ın feyzinden gelen ışık kaynağı
şitâb etme : koşma, acele etme
takbil : öpme
tâlîm-i imân-ı tahkikî : tahkikî iman dersi verme
tatvîl-i kelâm : sözü uzatma
tavsif : vasıflandırma, niteleme
tevkir : hürmet ve saygıyla anma
tılsım-ı kâinat : evrenin gizemi, sırrı
uyûn-u ehl-i Hak : Hakka taraftar olanların gözleri
uyûn-u mü’min : mü’minlerin gözleri
üslûb-u hasen : güzel ifade tarzı
zâil : geçip gidici, yok olucu
zâlim : zulmeden, acımasız
zuhr-i yevmi’l-mefer : herşeyin ortaya çıkacağı ve herkesin birbirinden kaçacağı günün görünmesi
Yükleniyor...