2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَاَحْسَنَ عَزَاكُمْ وَاَعْطَاكُمْ صَبْرًا جَمِيلاً وَغَفَرَ لِمَيِّتِكُمْ وَنَوَّرَ قَبْرَهُ بِنُورِ اْلاِيمَانِ وَبِالْقُرْاٰنِ وَجَعَلَهُ فِى قَبْرِهِ مُشْتَغِلاً بِرِسَالَةِ النُّورِ بَدَلَ الْفَلْسَفَةِ السَّقِيمَةِ اٰمِينَ 3

Aziz kardeşim; Bu hâdise dahi, Abdurrahman hâdisesi gibi bir hüccettir ki, bize şimdiki tarz-ı hayat yaramaz. Bize bu dünyada daha sâfi ve âli ve kudsî bir hayat-ı mâsumane ihsan edildiğinden, ona kanaat lâzımdı. Merhum Abdurrahman gerçi muvakkaten aldandı, fakat İstanbul’da Risale-i Nur mukaddematına büyük bir hizmeti var. Hem Onuncu Sözle tam kurtuldu, sonra gitti.

Merhum Fuad dahi, inşaallah Risale-i Nur’un feyziyle imanını kurtarmış ve mektubu dahi, senin dediğin gibi gösteriyor ve size ve hânedânınıza mensubiyetiyle, samimî iftiharı ve kuvvetli irtibatı, Risale-i Nur cihetiyle olduğunu hissettim.

Ben size tâziye vermek değil, belki hem onu hem sizi tebrik ederim ki, bu zamanın dehşetli ve dalâletli hayatından kurtuldu, daha mâsum ve çok bulaşmadan gitti. Ve size Cennette lâyık bir evlât ve 4 وِلْداَنٌ مُخَلَّدُونَ sırrına mazhar oldu.

Ben şimdiye kadar merhum Molla Abdullah ile beraber Abdurrahman’ı ve Ubeyd’i ekser dualarımda zikrettiğim gibi, merhum Fuad’ı dahi onlarla beraber her vakit yâd edeceğim, inşaallah.

Evet, kardeşim, dediğin gibi, Fuad’ın (r.h.) mektubu aynen Abdurrahman’ın (r.h.) mektubu misillû, Risale-i Nur’un bir şûle-i kerametini gösteriyor. Yalnız Abdurrahman’ın gayet hâlis ve şimdiki tarz-ı hayattan ve tâbirlerinden müberra, sâfi ifadesi onda yoktur. Eğer dünyada kalsaydı, mağlûp olmak ihtimali vardı.

Cenâb-ı Erhamürrâhîmin hem ona, hem Risale-i Nur hânedânına ve dairesine merhamet edip, onu rahmetine ve Cennete aldı, mağlûp ettirmedi. Risale-i Nur’un küçük talebeleri dairesindeki makamında ibka etti. Hadsiz şükür olsun ki, bu iki kahraman biraderzadelerim vefatlarının ilânnameleriyle, Risale-i Nur şakirtleri imanla kabre gireceklerine dair olan müjde-i Kur’âniyeye iki misal ve iki delil gösterdiler.

Benim tarafımdan Risale-i Nur’la alâkadar veya bizimle dost olanlara selâm ve duayla, Dâvud ve Nihad iki Muhammed ve Abdülmecid ile beraber, bütün mânevî kazançlarıma hergün hissedardırlar.
Kardeşiniz
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Her türlü noksandan uzak olan Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin.” (İsrâ Sûresi, 17:44.) Allah’ın selâmı üzerinize olsun. Başınıza gelen bu musibetten dolayı size tahammül ihsan etsin ve sabr-ı cemîl versin. Mevtânızı affetsin. Kabrini iman ve Kur’ân nuruyla nurlandırsın. Ve onu, felsefe-i sakîmeye bedel kabrinde Risâle-i Nurlarla meşgul kılsın.
4 : “Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar.” İnsan Sûresi, 76:19; Vakıa Sûresi, 56:17.
Önceki Risale: ( 293 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüce
aziz : çok değerli, izzetli
cihetiyle : yönüyle
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
ekser : çoğunluk
feyiz : bereket, bolluk
hâdise : olay
hânedân : kökten asil ve büyük aile, köklü aile
hayat-ı mâsumane : günahsız, suçsuz hayat
hüccet : güçlü, sarsılmaz delil
iftihar : övünme
ihsan : bağış, iyilik, lütuf
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
irtibat : bağ, ilişki
kanaat : görüş, fikir, yetinme
kudsî : mukaddes, kutsal
mâsum : günahsız, suçsuz
mazhar olma : nail olma, erişme
mensubiyet : mensup olmak, bağlı ve ait olmak
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
mukaddemat : başlangıçlar, ilkler
muvakkaten : geçici olarak
sâfi : arınmış, temiz
tarz-ı hayat : hayat tarzı
tâziye : başsağlığı, tesellî
yâd etme : anma, hatırlama, hatırda tutmak
zikretmek : anmak, belirtmek
alâkadar : alâkalı, ilgili
biraderzade : kardeş oğlu, yeğen
Cenâb-ı Erhamürrâhîmin : merhametlilerin en merhametlisi olan Allah
gayet : çok
hâlis : içten, samimi
hânedân : kökten asil ve büyük aile, köklü aile
hissedar : pay sahibi
ibka etme : devamlı kılma, sürekli kılma
ilânname : duyuru
mağlûp olma : yenilgiye uğrama
misal : benzer, örnek
misillû : benzeri, gibi
müberra : arınmış, temiz
müjde-i Kur’âniye : Kur’ân’ın müjdesi
rahmet : ihsan, bağış
sâfi : arınmış, temiz
şakirt : talebe, öğrenci
şûle-i keramet : keramet ışığı, parıltısı
tâbir : ifade etme, adlandırma
tarz-ı hayat : hayat tarzı
Yükleniyor...