Evvelce takdim kılınan arîzalarımdaki tabirat ve elfâz-ı tâzimiyem niçin hak olmasın? Zira şu kıymettar ve ehemmiyet-i nâmütenâhiyeyi ihtiva ve âleme berk-i hâtıf gibi satvet-i mâneviye ve hakikiyesini emsâli gibi ilâm ve ilân eden Yirmi Altıncı Mektub-u mergubu, yirmi günden beri muhtelif derecatta müntesibîn-i ilmiye mütalâa ettikleri halde, bugün tashihine lüzum görülen ve alet-ta’dad yirmi sekiz noktada tâdil ve ilâve buyurulan nukat-ı mühimme, kelimat ve tâbirat-ı âliyeyi zâid veya noksan diyebilecek bir kimse çıkmasın ve çıkmıyor.

Evet, şu asrın eşhâs-ı muzırrasına karşı ilân etmiş olduğu cihâd-ı mâneviyede müşahede edilen muvaffakiyet-i fevkalâdenin, o güruh-u hazele ve rezeleyi iskât ve ilzam ettiğini zerre kadar insafı ve iz’ânı ve insaniyette hazzı olanın ikrar ve itiraf ve tasdik etmesi, vecîbeden olduğu vareste-i rayb ve zunûndur.
Sabri

• • •
Önceki Risale: ( 37 ) / Sonraki Risale: ( 39 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alet-ta’dad : sayı olarak; sayarak
arîza : dilekçe, isteklerini arz etmek, yazı ile dile getirmek
berk-i hâtıf : göz kamaştıran şimşek
cihâd-ı mâneviye : mânevî cihad; mânevî olarak din için mücadele etme
derecat : dereceler
ehemmiyet-i nâmütenâhiye : sonsuz derecede ehemmiyetli, önemli
elfâz-ı tâzimiye : övücü, yükseltici sözler
emsâl : benzerler
eşhâs-ı muzırra : zararlı şahıslar, kişiler
güruh-u hazele ve rezele : alçaklar ve reziller topluluğu
hak : doğru gerçek
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
Hatib-i Bağdadî :
haz : zevk, hoşlanma
hikmet : sebep, ince sır
ihtiva : içerme
ikrar : doğrulama, kabul etme
ilâm : bildirme, duyurma
ilzam etme : yenme; delil getirerek karşısındakini susturma
insaniyet : insanlık
iskât etme : susturma
iz’ân : anlama, idrak
kelâm : kelime, söz
kelimat ve tâbirat-ı âliye : yüksek, yüce ifadeler, tabirler
kıymettar : kıymetli, değerli
mektub-u mergub : rağbet edilen, çok beğenilen mektup
muhtelif : çeşitli, farklı
muvaffakiyet-i fevkalâde : fevkalâde, olağanüstü bir başarı
müntesibîn-i ilmiye : ilimle meşgul olanlar, ilmiye sınıfı menkupları
müşahede edilen : gözlemlenen
mütalâa etme : dikkatlice okuma, inceleme
mütehassıl : hâsıl olan, meydana gelen
nukat-ı mühimme : önemli noktalar
satvet-i mâneviye ve hakikiye : imanın mânevî ve gerçek gücü, kuvveti
sır : gizli gerçek
tabirat : tabirler, ifadeler
tâdil buyurulan : düzeltilen
takdim kılınan : sunulan
tashih : düzeltme
tecrübe etmek : denemek
tefekkür : etraflıca ve derinlemesine düşünme
tekid-i i’câz-ı Nebevî : Peygamber mu’cizesinin başka birşeyle kuvvetlendirilmesi
vâkıa : olay
vareste-i rayb ve zunûn : zan ve şüphelerden beri, uzak
vecîbe : yerine getirilmesi şart olan şey
zâid : fazla, ilâve olunmuş
Yükleniyor...