Evet, İslâmiyet gibi bir âli tarîkım, acz ve fakrı Allah’a karşı bilmek gibi bir meşrebim, Seyyidü’l-Mürselîn gibi bir rehberim, Kur’ân-ı Azîmüşşan gibi bir mürşidim, bir dakikada mertebe-i velâyete erişmek gibi ulvî bir netice almak mümkün olan askerlik gibi bir mesleğim var.

Üstadım bana ve dinleyen her zevi’l-ukule, “Tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır. Beş vakit namazını hakkıyla edâ et; namazın nihayetindeki tesbihleri yap; ittibâ-ı sünnet et; yedi kebâiri işleme” dersini vermiştir. Ben gerek bu derse, gerek Risaletü’n-Nur’la verilen derslere, Kur’ân’dan istinbat buyurarak gösterdiği hakikatlere karşı Allah’ın tevfikiyle can ü dilden belî dedim, tasdik ettim ve bana böylece hakikat dersini veren bu zâta da ömrümde ilk defa olarak Üstad dedim. Hatâ etmedim, isabet ettim.
Hulûsi

• • •
Önceki Risale: ( 3 ) / Sonraki Risale: ( 5 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âhir : son
âli : yüce
Allahü Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi olan Allah
âmâl-i hakiki : âhiret mutluluğunu netice veren gerçek ameller; Risale-i Nur hizmeti
iki cihan serveri : dünya ve âhiretin reisi, önderi
edâ etmek : yerine getirmek
emr-i Hak : Allah’ın emri
Eşref-i Mahlûkat : varlıkların en şereflisi
fakr : fakirlik, muhtaçlık
fâni : geçici olan, ölümlü
Furkan-ı Azîm : Hakkı bâtıldan ayıran en büyük ve muazzam kitap olan Kur’ân-ı Kerim
hafız : koruyan, saklayan
Hakîm-i Rahim : herşeyi hikmetle yapan herbir varlığa özel şefkat ve merhameti olan ve Allah
halk buyurmak : yaratmak
hitap etmek : konuşmak
inşaallah : Allah dilerse
itikad : inanç
kelâm : ifade, söz
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi yüce olan Kur’ân
Kur’ân-ı Mübîn : hak ve hakikati açıklayan Kur’ân
mağfur : Allah’ın mağfiretine kavuşmuş, günahı affolunmuş; vefat eden kişiler için kullanılır
merhum : rahmete kavuşmuş; vefat eden kişiler için kullanılır
mertebe-i velâyet : velilik mertebesi, derecesi
meslek : takip edilen yol, yöntem
meşreb : yol, metod
Muhammedeni’l-Mustafa : Muhammed Mustafa
muhterem : saygıdeğer
mübelliğ : tebliğ eden, bildiren
mürşid : doğru yol gösteren
müstecap olan : kabul edilen, cevap verilen
nâil buyurmak : erişmek, isteğe kavuşmak
nâs : insanlar
naşir : neşreden, yayan
Nebiyy-i Ekrem : insanlığın en şereflisi olan peygamber; Hz. Peygamber (a.s.m.)
netice : sonuç
nihayet : son
saadet-i bâkiye : devamlı ve kalıcı mutluluk, âhiret hayatı
sallâllahu teâlâ aleyhi ve sellem : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Seyyid-i Kâinat : Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.)
Seyyidü’l-Mürselîn : Allah tarafından gönderilen Peygamberlerin Efendisi, Hz. Muhammed (a.s.m.)
tarikat : Allah’a ulaştıran yol
tarîk : yol
tebliğ : bildirme
tevfik : yardım, başarı; burada imanla vefat etme kastediliyor
ulvî : yüce
vasıl : ulaşmış, kavuşmuş
vasıta : aracı
zahiren : görünürde
zevi’l-ukul : akıl sahipleri
Yükleniyor...