İkinci Zeyl


Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağanın Sözler hakkındaki ihtisâsâtıdır.

Fazîlet-meâb Üstadım Hazretleri; Efendim, evvelâ arz-ı tâzim ve hürmetle mübarek ellerinizi öperek, her an ve zaman lisanıma yakıştığı kadar dua eder ve duanızı rica ediyorum.

Efendim, malûmunuz, fakir talebeniz ve kardeşiniz cahil olduğum halde, güneş-misâli olan risale-i bergüzîdelerinizden umum Nur Risalelerinizi okutup dinledim. Güneşin nuruna sed çekilemediği gibi ve sed çekilmek ihtimali olmadığı gibi, risalelerinize de sed çekilemez. Onları istimâda ruh ve kalbimi tetkik ettim; tetkikatımda ne gibi hissetmiş ve anlamış olduğumu aradım. Baktım ki, ruh ve kalbimde bir feyezan ve coşkunluk var ki, beni bilâihtiyar bir vazifeye sevk etmek için hemen “Haydi, haydi” diye tazyikata başladı. Ben de ruhumda olan bu vâkıayı takip ederken, o Nurların irae ettiği miftahları gördüm ve gösterildi. Anladım ki, bu anahtarlarla icap eden kapıları açıp, o Nurlara ehil olan kardeşlerimi -min gayri haddin- arayıp bulmak vaziyeti adeta bana emrolunup, o Nurlardan güneş gibi nur saçılması hususunda ben de bu hali kendime vazife addettim.

O Nurlardan almış olduğum anahtarları teslimle, hâin-i din olan mülhidlerin elleri kımıldanmayacak derecede kırılması için, hamden lillâh, bu kardeşlerimi arayıp buldum. Emânetullah ve emânât-ı Peygamberînin (a.s.m.) gayet parlak, yakut ve zümrütten kıymettar olan hazinelerini o zâtların ellerine teslim ettim. Elhamdü lillâh, Cenâb-ı Hak muvaffak etti. O mübarek eserlerinizi mütalâa eden eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa iman eder. İnanmadıkları takdirde, ya insaniyetten istifa etmeli veyahut “İnsan değiliz” demeli. Bu eserler başlı başına, ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşaallah, her cihetle feth ederek fâtih olacaktır. Cenâb-ı Mevlâ âhirette cümlemizi sevabına nâil eyleyip şefaatine mazhar buyursun. Âmin. Tekrar mübarek ellerinizi bûs ile duanızı istirham eylerim, efendim hazretleri.
Abdülcelil oğullarından
Âdilcevazlı Emrullah oğlu Bekir

• • •
Önceki Risale: ( 53 ) / Sonraki Risale: ( 55 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

addetmek : saymak
âhiret kardeşi : inanç ve ibadette birbirinden ayrılmayan kişilere verilen ad
allâme : büyük âlim, ilim sahibi
arz-ı tâzim ve hürmet : saygı ve hürmet sunma
bilâihtiyar : ihtiyarsız, elinde olmayarak
ehil : layık
emânât-ı Peygamberî : Peygamber Efendimizin emânetleri
emânetullah : Allah’ın emâneti
esrâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın sırları
evvelâ : ilk olarak
fakir : muhtaç; tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan söz
fazîlet-meâb : yüksek fazilet sahibi
feyezan : feyizli coşkunluk, taşkınlık
gayet : çok
güneş-misâli : güneş gibi
hâin-i din : din hâini
hamden lillâh : Allah’a şükür
ihtisâsât : duygular, düşünceler
intibah : uyanma
irae etme : gösterme
istimâ : dinleme
kıymettar : kıymetli, değerli
lisan : dil
malûmunuz : bildiğiniz gibi
miftah : anahtar
min gayr-i haddin : haddim olmayarak
mübarek : bereketli, değerli
mülhid : dinsiz
Nur Risaleleri : Risale-i Nur’un bölümleri, konuları
Nurlar : Risale-i Nur
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
risale-i bergüzîde : seçkin, seçilmiş risale
sed çekme : engel olma
sevk etmek : göndermek, yönlendirmek
tazyikat : baskılar
teslim etmek : emaneti yerine vermek
tetkik etmek : incelemek
tetkikat : incelemeler
umum : bütün
ümmî : okuma-yazma bilmeyen, tahsil görmemiş
vâkıa : olay
vaziyet : durum
yakut : birçok renkten oluşan kıymetli bir süs taşı
zeyl : ek, ilave
zümrüt : cam parlaklığında olan, yeşil renkli bir süs taşı
Abdülcelil oğullarından Âdilcevazlı Emrullah oğlu Bekir :
âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
aklî : akla ait, akla uygun olarak
alâ kadri’l-istitâ : güç yettiği kadar, elden geldiği kadar
alâka : ilgi, bağlantı
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi
âmin : kabul eyle ey Allah’ım
ânifü’l-beyân : biraz önce ifade edilen
berâhin-i kat’iye : kesin, içinde şüphe olmayan deliller
bûs : öpme, öpücük
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
Cenâb-ı Mevlâ : herşeyin efendisi, koruyucusu ve sahibi olan Allah
cihet : yön, taraf
dakik ve amîk işârât : ince ve derin işaretler, belirtiler
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık, inkâr
delâil : deliller, işaretler
elhamdü lillâh : hamd ve şükür yalnızca Allah’a mahsustur
envâ : türler, çeşitler
eşhas : şahıslar
fâik : üstün, seçkin
fâtih : fetheden, açan
fena : kötü, çirkin
feth etme : açma
fıkra : kısa yazı
hakâik : hakikatler, gerçekler
hâli : uzak; ıssız
haliçe-i zemin : yeryüzü halısı, kilimi
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma
hüsran : zarar, ziyan
ihsan buyurulmak : verilmek, bağışlanmak
ihya etme : hayat verme, canlandırma
insaniyet : insanlık
inşaallah : Allah dilerse
istifa etmek : bir işi kendi isteğiyle terk etmek, bir işten affını dilemek
istirham eylemek : rica etmek
kavî : güçlü, kuvvetli
mantıkî : mantıkla ilgili
mazhar buyurma : eriştirme
muvaffak etmek : yardım ederek başarılı kılmak
mübarek : bereketli, değerli
mühlik : helâk edici, tehlikeli
mükevvenât : kâinattaki bütün varlıklar
müsbet : sabit olmuş
mütalâa eden : dikkatli okuyan, inceleyen
müzeyyen : süslenmiş
nail eyleme : ulaştırma, eriştirme
naklî : nakledilen, söylenegelen
nebatat : bitkiler
neşredilmek : yayımlanmak
nurlu : aydınlık
nüshacık : küçük bir kopya
rasîn : sağlam, dayanıklı
revnaktar : göz alıcı güzelliği olan
sened-i hakikî ve kat’i : hakiki, sağlam ve kesin senet
şefaat : af için aracılıkta bulunmak
zîruh : ruh sahibi
zümrüt-misâl : zümrüt gibi yeşil
Yükleniyor...