Sabri’nin fıkrasıdır.

Lütufkâr ve inayetkâr Üstadım Efendim Hazretleri; Ramazan-ı Şerifin onuncu Cumartesi günü, saat on bir buçukta, herbir nüktesi nâmütenâhi hikmet ve hakikat müjdelerini hâvi ve mübeşşir, dokuz nükteli Ramazaniyeyi aldım. Ruhumun fevkalâde muhtaç ve müştak bulunduğu ve nazirsiz eser-i pürnuru, o gece kemâl-i fahir ve sürurla yazdım. Ve aslını yine Nisli Hâfız Mahmud Efendiye teslim ettim; Hakkı Efendiye götürdü. Ertesi sabah istinsah ettiğim Risaleyi bir daha dikkatli okuyarak, hattımın tevafukunu tashih ve Ali Efendiye ait bir mektup yazdım. Tam imza edeceğim esnada, İslâmköyünden bu vazifeye mânen memur bir adam geldi; Ali Efendiye gönderdim. Ve şu ümidin fevkinde âni olarak gelen vasıta-i irsal, eserin kudsiyetine sarih ve bâriz bir delil olduğuna şüphe kalmadı.

Üstad-ı Azîzim; Bazan Nurları düşünüp, hakikaten pek çok hakaik ve hikmetleri ihtiva ettiklerini görüyordum. Yalnız şu şehr-i rahmet ve mağfiretin ibâdâtından olan sıyâma ait bir mevzu açılmadığını görerek, Üstadıma bir arîza takdim etsem ve otuz günden ibaret olan Ramazan-ı Şerife ait Otuzuncu Mektup olmak üzere, bir niyazda bulunmak emelinde iken, bir sebebe binaen şu arzumdan feragat ettim.

İşte bu defa külliyat-ı Nur’dan mebhus-u anha risale, bu abd-i âcize hitaben, “Senin kalbindeki hafî bir arzu ve hissin, bizim levha-i mânevîmizde gayet büyük harflerle yazılıdır ki, işte is’âf edildi” tarzında bana ihsan buyuruldu. Fakir de, ruhumun mühim bir ihtiyacını temin eden, binler hikmet ve müjdeli Ramazaniyeyi alarak, Kur’ân-ı Azîmüşşânı inzâl edene secdeler ve Nurlar dellâl-i âlişânına hadsiz teşekkürlerle, borçlu olduğum dua-yı fâzılânelerine müdavim bulunduğumu arz eylerim, Efendim Hazretleri.
Sabri

• • •
Önceki Risale: ( 69 ) / Sonraki Risale: ( 71 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd-i âciz : âciz, güçsüz kul anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz
arîza : isteklerini arz etme, dile getirme
bâriz : açık, âşikâr
binaen : dayanarak
emel : arzu, istek
eser-i pürnur : nurla dolu eser
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanan söz
ferâgat etmek : hakkından vazgeçmek
fevkalâde : olağanüstü
fevkinde : üstünde
fıkra : kısa yazı
gayet : çok
hafî : gizli
hakaik : hakikatler, gerçekler
hakikat : gerçek, esas
hat : yazı
hâvi : içine alan
hikmet : sır, incelik; fayda, gaye
hitaben : hitap ederek
ibâdât : ibadetler
ihsan buyurulmak : bağışlanmak, verilmek
ihtiva etmek : içermek
inayetkâr : iyilik ve yardımda bulunan
is’âf edilmek : yardımına koşulmak; birisinin yardım isteğini yerine getirmek
istinsah etme : yazarak çoğaltma
kemâl-i fahir ve sürur : tam bir iftihar ve mutluluk
kudsiyet : kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık
külliyat-ı Nur : Risale-i Nur
levha-i mânevî : mânevî tablo
lütufkâr : lûtfeden, iyilik ve bağışta bulunan
mânen : mânevî olarak
mebhus-u anha : sözü geçmiş, bahsedilen şey
mübeşşir : müjdeleyici
müştak : arzulu, istekli
nâmütenâhi : sonsuz
nazirsiz : benzersiz
niyaz : istek
Nurlar : Risale-i Nur
nükte : ince ve derin anlam
Ramazan-ı Şerif : mübarek Ramazan ayı
Ramazaniye : Yirmi Dokuzuncu Mektup’ta yer alan Ramazan’a dair olan bölüm
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sarih : açık
sıyâm : oruçlar
şehr-i rahmet ve mağfiret : İlâhî şefkat, merhamet ve bağışlanma ayı; Ramazan ayı
takdim etme : sunma
tashih : düzeltme
tevafuk : uygunluk, denk gelme
Üstad-ı Azîz : çok değerli Üstad
vasıta-i irsal : gönderme aracı
Yükleniyor...