Ey Aziz Üstad; Vâkıa, emr-i âlîleri Sözler’in yazılması hususunda acele edilmemesi idi. Fakat hiç mümkün mü ki, karşımda billûrî sular akıtan ulu pınarın suyundan kana kana içmek için acele etmeyeyim? Malûm-u âlileri, bendeniz bu hususta vazifelerde çok geç kaldım. Bu cihetleri vuzuh ile görüp idrâk ederken, mümkün mü ki, o ulu pınarın billûrî sularıyla elimi yüzümü yıkamayayım, kalbimi parlatmak için isticâl göstermeyeyim? Cenâb-ı Hakkın azîm bir lütfu ki, temin-i maişetim için çalıştığım zamanlar arasında kıymettar risaleleri yazmak için vakit bulabiliyorum. Bu fırsatları kaçırmak istemediğim içindir ki, acele ediyorum. İsticâlimin en büyük sebebi, muhtaç bulunduğum teselliyetkâr nurları, o risalelerde buluyorum. Nasıl ki, içerisinde tevakkuf imkânı olmayan tünellerden haris kumpanyalar fazla seyr ü sefer etmekle iftihar ederler. Talebeniz de, kezâ, o cihan kıymet risaleleri ne kadar fazla okur yazarsam, o kadar istifade-bahş ve müftehir olacağım.

On Altıncı Mektubu serâpâ okudum. Her türlü mezâhim ve meşakkate karşı gösterdiğiniz sabır ve tevekküle meftun oldum. O Sözler’i okudukça, bütün mevcudiyetim bir ıssızlık içinde parlayacak zannettim. Tehâcüm-ü ıztırap için hep güler yüzlü, güzel yüzlü sabırlar temenni ettim.

Yirmi Üçüncü Söz, derinden gelen bir sayha gibi insaniyete bağıran ve insanlara insanlıklarını ihtar eden ve en âli makamlara sahip olmak yollarını gösteren ve kàrilerini tekâmüle sevk eden ve meşru aşklar doğuran ölmez bir tesellî hatırasıdır. Sözü uzatmaya başladım. Yirmi Üçüncü Sözü lâyıkıyla takdirden âcizim. Çünkü o, bir tesellî ve sâadet mâyesidir.
Ahmed Zekâi

• • •
Önceki Risale: ( 74 ) / Sonraki Risale: ( 76 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
âli : yüce
azîm : büyük, yüce
aziz : çok değerli, izzetli
bendeniz : “hizmetkârınız” anlamında saygı ifadesi
billûrî : billûr gibi saf, temiz, beyaz
Cenâb-ı Hakk : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
cihan-kıymet : dünya kadar değerli
cihet : taraf, yön
emr-i âlî : büyük zâtınızın emiri
haris : aç gözlü, çok hırslı
idrâk etme : anlama, kavrama
ihtar eden : hatırlatan
insaniyet : insanlık
isticâl : acelecilik, acele etmek
istifade-bahş : fayda bahşeden, veren
kàri : okuyucu
kezâ : bunun gibi
kıymettar : kıymetli, değerli
kumpanya : şirket, cemaat
lütuf : iyilik, ihsan
makam : derece, yer
malûm-u âlileri : “yüce şahsiyetinizin bildiği gibi” anlamında bir saygı ifadesi
mâye : asıl, esas; maya
meftun olmak : tutulmak, hayran olmak
meşakkat : güçlük
meşru : helâl, dine uygun
mevcudiyet : varlık
mezâhim : zahmetli, zahmet ve sıkıntı veren
müftehir olmak : iftihar etmek
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sâadet : mutluluk
sayha : sesleniş, kükreyiş
serâpâ : tepeden tırnağa, baştan başa
sevk eden : gönderen, yönlendiren
seyr ü sefer : gidiş-geliş, dolaşma
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
takdir : övmek
tehâcüm-ü ıztırap : ıstırabın hücumu, saldırısı
tekâmül : ilerleme, mükemmelleşme
temenni etmek : dilemek, istemek
temin-i maişet : geçimini temin etme
teselliyetkâr : tesellî verici
tevakkuf : durma, duraklama
tevekkül : Allah’a dayanma ve güvenme
vâkıa : vuku bulmuş, olmuş
vuzuh : açıklık
Yükleniyor...