Şu fıkra Mesud Efendinindir.

Ey benim muhterem Üstadım;
Hadd-i bülûğumdan bu âna kadar, lâîn şeytanın zırhından mâmul bir sanduka derûnunda kilitlemiş olduğu akl-ı uhrevî ve imanımı tazyik altına almıştı. Duanız sayesinde ve bana karşı göstermiş olduğunuz hüsn-ü niyet ve nasihatlerin semeresi olarak, ancak yedi senede, Üstadımın dua yumruğuyla lâîn şeytanın zırh sandukası kırılarak, imanımı tekrar teslim ettin. Ve teslim aldığımı şununla ispat ederim ki, duaya kabul buyurduğunuz tarihte, yani, Ramazan-ı Şerifin üçüncü günü berâ-yı ziyaret nezdinizde idim. Müfarakatimden sonra, Cenâb-ı Hakkın gösterdiği ve sevgili Üstadıma arz eylediğim rüya ile, âcizâne tefsirimde, gündoğudan günindiye doğru olan çayı, yani, gündoğudaki duayı almamış olsaydım, önümde, elinde sepetle giden adam gibi gayyâ kuyusuna gidecektim. Ben de o kapının önünde durduğum halde, o müessir almış olduğum dua sayesinde, o korkunç kapıdan çağırılmayarak, avdetimde geniş bir caddeden halkın omuz omuza geçtiği ve bizim mestur bir mevkide seyreylediğimiz o meşak ve mezahime iştirak ettirilmediğimiz, ancak Üstad-ı Muhteremimin, Cenâb-ı Hak nezdinde duasının kabulüdür. Ve Sözler’in mukavemetsûz tesirleridir.

Ben de, buna mukabil, Üstadımın hâdim olduğu çığırı tâkiple hizmet etmek emelinde isem de, yalnız ettiğim hizmet kâfi değildir. O da ancak âhiret menfaatimiz içindir. Yalnız Cenâb-ı Feyyaz-ı Mutlak Hazretlerinden beş vakitte dua ediyorum: “Ya Rabbi, ya Rabbi! Yirmi yedi seneden beri, şeytan aleyhi’l-lânenin zırhlı çelik sandukaya kilitlemiş olduğu imanımı, balyozuyla kırarak tahlis eden Üstad-ı Ekremime, yani Kur’ân-ı Hakîmin lemeâtı olan Risale-i Nur’un neşrine bir hizmet olarak, bana menamda göstermiş olduğun yevm-i maşherde gayyâ kuyusu kapısının ağzından çevirmeye muvaffak olan müfessir-i Kur’ân’ı ve son musannif bulunan Saidü’n-Nursî Hazretlerinin yevm-i mahşerde sancaktarı kıl, ya Rabbi, ya Erhame’r-râhimîn. Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemîn” olan Cenâb-ı Mevlâdan evkat-ı hamsede vird-i zebânımdır. Ve siz Üstadımın kabul buyurmasını istirhamla el ve ayaklarınızdan öperim, Efendim Hazretleri.
Mehmed Mesud

• • •
Önceki Risale: ( 94 ) / Sonraki Risale: ( 96 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahz-ı envâr : nurları alma, kabul etme
akl-ı uhrevî : âhiret ile ilgili akıl
âteşîn : ateşten, ateşli
aziz : çok değerli, izzetli
bab : husus, konu
binaenaleyh : bundan dolayı
derûn : içteki; iç âlemin derinlikleri
ehemm : mühimler arasında öncelikle göz önüne alınması gereken
elem : acı, keder
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan söz
fıkra : kısa yazı
filhakika : gerçekte, doğrusu
gayet : çok
hadd-i bülûğ : bülûğa erme yaşı, namaz ve oruç gibi emirlerin yerine getirilmesinin şart olduğu yaş
hakaik : hakikatler, gerçekler
hiddetli : öfkeli
hüsn-ü niyet : güzel niyet, iyi düşünce
ihtivâ etme : içerme
intiba : izlenim
itibarıyla : açısından
keyfiyetçe : özellik, nitelik açısından
lâîn şeytan : Allah’ın rahmetinden mahrum olan şeytan
mâmul : -dan yapılmış
menba : kaynak
mest : kendinden geçmiş
muhterem : saygıdeğer
mühim : önemli
neşretmek : yayımlamak
nihayet : son
Ramazan-ı Şerif : mübarek Ramazan ayı
sâik : sevk eden, sürükleyen
semere : meyve; sonuç
tazyik : baskı
tesir : etki
yekdiğeri : bir diğeri
zât-ı âli : yüksek şahıs, siz
zevk-i mânevî : mânevî zevk
âcizâne : âciz ve güçsüz bir şekilde
âhiret : öteki dünya; öldükten sonraki sonsuz hayat
aleyhi’l-lâne : lânet onun üzerine olsun
avdet : geri dönme
berâ-yı ziyaret : ziyaret için
Cenâb-ı Feyyaz-ı Mutlak : sınırsız feyiz, bolluk ve bereket sahibi olan Allah
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
emel : arzu, istek
evkat-ı hamse : beş vakit
gayyâ : cehennemin çok korkunç kuyularından birinin adı
günind : batı
hâdim : hizmetçi
istirham : rica
iştirak ettirilmek : katılmak
kâfi : yeterli
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
lemeât : parıltılar
menam : uyku
menfaat : fayda, yarar
mestur : örtülmüş, gizlenmiş
meşak : meşakkatler, güçlükler
mevki : yer, konum
mezahim : zahmetler, sıkıntılar
mukabil : karşılık
mukavemetsûz : karşı konulmaz, direnilmez
musannif : kitap tertip eden; sınıflandıran
muvaffak olan : başaran
müessir : etkili
müfarakat : ayrılık
müfessir-i Kur’ân : Kur’ân-ı Kerimi tefsir eden, mânâ bakımından yorumlayan kimse
neşir : yayma
nezdinde : yanında
sancaktar : sancak, bayrak taşıyan
sanduka : türbelerde mezarların üzerine tahtadan sandık şeklinde yapılan ve üstüne yeşil çuha örtülen yer
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
tahlis eden : kurtaran
tefsir : yorumlama
tesir : etki
Üstad-ı Ekrem : çok cömert olan Üstad
Üstad-ı Muhterem : saygıdeğer Üstad
ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemîn : hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur
vird-i zebân : devamlı okunan zikir
ya Erhame’r-râhimîn : ey merhamet edenlerin en merhametlisi
ya Rabbi : ey Rabbim
yevm-i mahşer : âhirette Allah tarafından yeniden diriltilen insanların toplanacağı gün
Yükleniyor...