Aziz, sıddık kardeşlerim; Kastamonu Hüsrev’i ve Süleyman Rüştüsü olan Mehmed Feyzi ve Emin’in, Üstadlarının Kastamonu’daki hayatımın bir tarihçesini, hüsn-ü zanla haddimden çok fazla senâlarını tebdil etmeyerek kabulümün sebebi şudur ki:

Bugünlerde Afyon’un büyük memuru, bir çavuşu bana ihanete vasıta yapıp güya teveccüh-ü âmmeyi hakkımda kırarak, tâ bu vilâyet, Denizli, Isparta gibi Nurlara tam sahip çıkmasın ve Nurlar parlamasın. Gerçi ben tahammül ettim, fakat buranın yeni şakirtlerinin teessürlerinden müteessirdim. Düşünürken, Mehmed Feyzi’nin bu samimâne ve âlimâne, hürmetkârâne mektubu o herifin ve o âmirinin ihanetlerini yüzlerine vurup hiçe indirerek, teessüratımı tam sildi, süpürdü. Binler derece o iki bedbahttan yüksek olan iki Nurcunun böyle medih ve hürmetleri, onların kanunsuz cebir ve ihanetlerinin aynı zamanda tam tamına tevafuku, Feyzi ve Emin’in sadakatlerinin bir kerameti olduğuna kanaat ettiğimdir.
• • •
Önceki Risale: ( 114 ) / Sonraki Risale: ( 116 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

garp : batı
şimal : kuzey
cenup : güney
berzah : öldükten sonra ruhların gittiği, dünya ile âhiret arasındaki âlem
teskin etme : rahatlatma
kesretli : pek çok
muhafaza : koruma, saklama
neşir : yayma
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve bağlı
evvelâ : birincisi
Leyle-i Berât : Berât gecesi
Ramazan-ı Şerif : mübarek Ramazan ayı
keramet : Allah’ı bir ikramı olarak görülen olağanüstü şey
emare : belirti, işaret
tashih : düzeltme
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
nev : çeşit, tür
teessüf : üzülme, hayıflanma
berât : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
hüsn-ü zan : güzel düşünce
senâ : övme, methetme
tebdil : değiştirme
ihanet : hakaret etme, aşağılama
teveccüh-ü âmme : herkesin ilgisi ve sevgisi
Yükleniyor...