Bugünlerde rahatsızlık için Evrad-ı Bahaiyeyi ezber değil, kitaba bakarak okudum. Âhirinde ihtitam-ı Bahaiye olan hâtimesini bilemediğimden, eskiden beri okumuyordum. Haydi, bir defa bunu da okuyayım dedim. Gördüm ki, Bir sahifede ve uzun altı buçuk satırında, on dokuz defa nur, nur, nur kelimeleri... Kat’î kanaatım geldi ki, Şâh-ı Nakşibend, Gavs-ı Âzam gibi Risale-i Nur’u ve kudsî hizmetini keşfen müşahede edip tahsinkârâne haber vererek ona işaretler ediyor. Ben de, yalnız o altı satırı ve baştaki satırı ve âhirdeki satırı ile otuz senelik Bahaiye virdime, o meleklerin, Nurların intişarına muavenetleri niyetiyle, ilhak eyledim.
• • •
Önceki Risale: ( 121 ) / Sonraki Risale: ( 123 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

izale etmek : gidermek, ortadan kaldırmak
mesrur eylemek : mutlu etmek
kesretli : çok sayıda
neşir : yayılma
muhafaza etme : koruma
Evrad-ı Bahaiye : Risale-i Nur’un genelinde Evrâd-ı Kudsiye adıyla zikredilir
âhir : en son
ihtitam-ı Bahaiye : Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinin devamlı okuduğu virdin son bölümü
hâtime : son bölüm
kudsî : mukaddes, kutsal
keşfen : mânevî alanlarda keşifler yaparak
müşahede etmek : görmek
tahsinkârâne : iyilik ve güzelliğini överek
Bahaiye virdi : Risale-i Nur’un genelinde Evrâd-ı Kudsiye adıyla zikredilir
intişar : yayılma, yayma
muavenet : yardım
ilhak eylemek : eklemek, ilâve etmek
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve sadık
acip : acayip, şaşırtıcı
elem : sıkıntı, üzüntü
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
iştirak etmek : ortak olma, katılma
müteaddit : bir çok, çeşitli
vecih : şekil, tarz
nazar : bakış, görüş, düşünce
nass-ı hadis : hadisin hükmü
musibet : belâ, dert, felâket
ehl-i iman : Allah’a inananlar, mü’minler
zâyi : elden çıkan, kaybolan
sadaka : Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardım
hususan : bilhassa, özellikle
Yükleniyor...