HAŞİYE: Memleketimizde medrese talebelerinden birisi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek “müftihâne” veya “mahtumâne” diye vermek âdettir. Aynen bu kaideyi Kâtip Osman’ın üzümünde gördük. Onun yazdığı Asâ-yı Mûsâ’nın tashihini bitirdiğim aynı vakitte, mahtumânesi olarak bu üzümün gelmesi, tatlı bir lâtife ve şirin bir hatıra-i hayat-ı medresiyye oldu.

Nurda şefkat esas olmasından, hanımlar o cihette ileridir ve Nurlara ciddî yapışıyorlar. Ben “kardeşlerim” dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kastederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhataplarımdır.
• • •
Önceki Risale: ( 129 ) / Sonraki Risale: ( 131 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
vâris : mirasçı
misl : benzeri
halef : birinin yerine sonradan geçen kimse
hediye-i Nuriye : Risale-i Nur hediyesi
Zülfikar : Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu’cizelerine dair yazdığı bir eser
âhirinde : sonunda
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
müftihâne : bir kitabı okumaya başlarken verilen ziyâfet
mahtumâne : bir kitabı hatmettikten sonra verilen ziyâfet
kaide : düstur, prensip
tashih : düzeltme
lâtife : tatlı, hoş, güzel
hatıra-i hayat-ı medresiyye : medresede hayatının hatırası, anısı
hemşire : kız kardeş
muhatap : kendisine karşı konuşulan
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve sadık
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
kat’iyen : kesinlikle
hadsiz : sınırsız, sonsuz
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
evrad : okunması adet olan âyet ve dualar
vazife-i tashih : tashih görevi
inşaallah : Allah’ın dilemesiyle
müteessir olmak : üzülmek
hususan : bilhassa, özellikle
mecmua : kitap; belli bir konuda yazılan yazıların bir araya toplanmasından oluşan kitapçık
nüsha : yazılı bir şeyden çıkarılan kopya
hüsn-ü zan : güzel düşünce
fevkinde : üstünde
şakirt : talebe, öğrenci
haslar : Nur’un önde gelen talebeleri
Yükleniyor...