Aziz sıddık kardeşlerim; Bir meseleyi, çoktan beri size söylemek lâzım iken unutmuştum. O da şudur: Mu’cizât-ı Kur’âniye risalesindeki ekser âyetler, herbiri, ya mülhidler tarafından medar-ı tenkit olmuş veya ehl-i fen tarafından îtiraza uğramış veya cinnî, insî şeytanların vesvese ve şüphelerine maruz olmuş âyetlerdir.

İşte, Yirmi Beşinci Söz öyle bir tarzda o âyetlerin hakikatlerini ve nüktelerini beyan etmiş ki, ehl-i ilhad ve fennin kusur zannettikleri noktalar, i’câzın lemeâtı ve belâğat-ı Kur’âniyenin kemâlatının menşeleri olduğunu, ilmî kaideleriyle ispat edilmiş; bulantı vermemek için onların şüpheleri zikredilmeyerek cevab-ı kat’î verilmiş.

2 وَالْجِبَالَ اَوْتَادًا 1 وَالشَّمْسُ تَجْرِى gibi, yalnız Yirminci Sözün Birinci Makamında üç dört âyette şüpheleri söylenmiş.

Hem o Mu’cizât-ı Kur’âniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belâğat ve ulûm-u Arabiye noktasında âlimlere hayret verecek derecede âlimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez; fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Dağları kazık yapmadık mı?” Nebe Sûresi, 78:7.
2 : “Güneş de akıp gider.” Yâsin Sûresi, 36:38.
Önceki Risale: ( 132 ) / Sonraki Risale: ( 134 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve sadık
Mu’cizât-ı Kur’âniye risalesi : Yirmi Beşinci Söz
ekser : pek çok
mülhid : dinsiz, inkâr eden
medar-ı tenkit : eleştirme sebebi
ehl-i fen : bilim adamları
cinnî, insî şeytan : cin ve insan türünden olan şeytan
vesvese : kuruntu, şüphe
maruz olma : hedef olma, uğrama
hakikat : asıl, esas, mahiyet
nükte : ince mânâ
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
ehl-i ilhad ve fen : dinsizler ve bilim adamları
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
lemeât : parıltılar
belâğat-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın kendine has belâğat
kemâlat : mükemmellikler, kusursuzluklar
menşe : esas, kaynak, kök
ilmî : ilim ile ilgili
kaide : düstur, prensip
zikretmek : belirtmek
cevab-ı kat’î : kesin cevap, karşılık
muhtasar : kısa
ilm-i belâğat : belağat ilmi
ulûm-u Arabiye : Arap Dili ve Edebiyatı ilimleri
âlimane : âlimlere yakışır surette
bahis : konu
ehl-i dikkat : dikkat sahipleri
istifade etmek : faydalanmak, yararlanmak
hisse : pay
müşevveş : düzensiz, karma karışık
halet : durum, hâl
telif edilmek : yazılmak
ibare : metin, ifade
taammüm etmek : yayılmak, genelleşmek
hikmet-i cedide : yeni fen ve felsefe
muallim : öğretmen
Yükleniyor...