O beş Ahmed’den Safranbolu’da Hasan Feyzi’nin tam yerine geçen tam vârisi Safranbolulu Ahmed Fuad’ın gayet samimî ve fedakârane mektubunda, benim bedelime, aynen Hasan Feyzi, Hâfız Ali gibi, bâki kalan hayatını bana verip, benden evvel berzaha gitmek için dua ediyor. Halbuki şimdi Nurlara onun hayatı daha ziyade fâidelidir. Bana nisbeten genç, faal bir kardeşim, benden sonra, kardeşlerim gibi vazife-i Nuriyemi yapıyorlar diye kemâl-i istirahat-i kalble ecelimi beklerim. Cenâb-ı Hak, onun gibi çok fedakârları Nurlara kavuştursun.
• • •
Önceki Risale: ( 156 ) / Sonraki Risale: ( 158 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmin : “Allah’ım kabul eyle”
bâki kalan : geride kalan
bedel : karşılık
berzah : öldükten sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları mânevî âlem, kabir âlemi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
dindarane : dindarca
ecel : ölüm vakti
emâre : belirti, işaret
faal : çalışkan, hareketli
fedakârane : fedakârca
fütuhat-ı Nuriye : Risale-i Nur hizmetinde elde edilen zaferler, başarılar
hazîn : hüzün veren, acıklı, kederli
intişar : yayılma
katre : damla
kemâl-i istirahat-i kalb : tam bir kalp rahatlığı, iç huzuru
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görünen olağanüstü hâl
medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yer
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
muarız : karşı gelen; muhalif
mukabele etmek : karşılık vermek
muktedir : gücü yeten, güç ve iktidar sahibi
muvaffakiyet : başarı
nisbeten : göre, oranla
nüzul : inme
rahmet : Allah’ın merhameti, şefkati; yağmur
revaç : rağbet, değer, kıymet
sâdık : bağlı, sadakat gösteren
sebatkâr : sebat eden, kararlı
şakirt : talebe, öğrenci
vâris : mirasçı; birisinin açtığı yoldan devam eden
vazife-i İlâhiye : İlâhî görev; Allah’ın Kendisine ait olan görevi
vazife-i Nuriye : Risale-i Nur yoluyla Kur’ân hizmetinde bulunma
vaziyet : durum, hâl
vefat : ölüm
Yükleniyor...