2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَداً دَاۤئِمًا 3

Aziz sıddık kardeşlerim Tahirî, Sabri, Salâhaddin, Mehmed, Mustafa; Evvelâ: Bu gelen şuhur-u selâsenin hürmetine ve Nur şakirtlerinin sadakat ve ihlâslarının hürmetine, çok ehemmiyetli hakkımda bir sebeb-i itab ve tokat bir hâdiseyi tamire çalışacağız. Ve gücenmeyiniz. Şöyle ki, bu gece hiç görmediğim bir itab, bir tâzip suretinde mânevî bir şiddetli ihtar ile denildi ki:

“Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemekle Nurlardaki ihlâs ve istiğnâmuhafazaya mükelleftin. Ve bu asırda 4 يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa, Nur vasıtasıyla çalışmaya vazifedardın. Yüz tecrübenizle de anladın ki, insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları, sana dokunuyor, hattâ seni hasta ediyor. Hergün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimad ettiğin ve Risale-i Nur’un fedakâr kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur’un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin, ilââhir...” diye daha mânen çok söylenildi diye beni tam tekdir etti. Hattâ şimdi bir mânevî tokattan dahi korkuyorum. Bu hâdisenin çare-i yegânesi, bu otomobili alan sizler ilân edeceksiniz ki, “Bu kardeşimiz Said, bunu kabul edemedi, mânevî, dehşetli bir zarar hissetti.”

İkincisi: Otomobil şimdi Konyalı Sabri’nin yanına gönderilmeli, oraya gitsin. O razı olmazsa Medresetü’z-Zehra erkânlarına gitsin. Sabri merak etmesin, her ay Nurlara onun harika hizmeti bir otomobil fiyatından ziyadedir. Onun için gücenmesin.

Saniyen: Kat’iyen biliniz ki, bu dehşetli itâbı gördüğümün sebebi, istirahat için bir arzu nevinde ve bir temenni tarzında, bir otomobille gezmeye gittiğim vakitte, otomobilci dedi ki: “Küçücük otomobiller çıkmış, bin lira gibi bir fiyatla satılıyor.”

Ben de temenni nevinden dedim ki: “Keşke, öyle bir emanet küçük otomobil elimize geçseydi, sair yerlerdeki Nurcu kardeşlerimi ziyaret etseydim” demiştim.

Buna hakikî ve ciddî bir karar vermemiştim. Bir arzu iken, buradaki iki has kardeşimiz, bu arzuyu ciddî bir karar zannedip bin lira değil, dört bin liraya kadar fedakârâne çalışmışlar. Buraya geldikleri vakit, yedi saat memnuniyetle telâkki edip, o arzuyu bir dua-yı makbule zannettiğim halde, birden bu gecede mânevî itiraz ve itab gördüm. O arzumun hatâsını anladım. Hiç görmediğim bu tarz mânevî itabın üç sebebi var; başka vakit izah edilecek.

Bu otomobili alan beş kardeşimiz kat’iyen bilsinler ki, değil beşinin bir otomobili sadaka ve ihsan ve hediye etmişler, belki onların hayırlı niyetleri cihetinde Risale-i Nur dairesi hizmetinde herbiri tam bir otomobil fiyatı kadar bir hediye bilfiil yapmışlar gibi mânen kabul edildiğine bana bir işaret ve kanaat var. Madem, kardeşlerim, sizin hâlisâne bu hizmetiniz hakkınızda böyle makbuliyet var. Siz müteessir olmayınız. Beni de bu mânevî itabdan kurtarınız. Hem benim düstur-u hayatıma, hem Risale-i Nur’un sırr-ı ihlâsına gelmek ihtimali bulunan zararı çabuk tâmir ediniz. Hem o otomobil burada kalmasın. En büyük hisseyi veren zâtın yanına gitsin. Üç ehemmiyetli sebebi izah ettiğim vakit, bu telâşımın hakikatini anlarsınız. Zaten hem şuhur-u selâse, hem üç ay mühim mecmuaların çıkmasına kadar bütün dünya saltanatı verilse de bakmamaya mecburum. Şayet otomobile verdiğiniz para tam çıkmazsa, o noksanını alâküllihal ben herşeyimi satıp tekmil etmeye karar verdim. Umumunuza selâm. Hakkınızı bana helâl ediniz. Ben de size helâl ediyorum.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi ebediyen, dâima üzerinize olsun.
4 : “Onlar dünya hayatını severler.” İbrahim Sûresi, 14:3.
Önceki Risale: ( 172 ) / Sonraki Risale: ( 174 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli
çare-i yegâne : tek çare
erkân : Nur talebelerinin önde gelenleri
evvelâ : birincisi
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme; samimiyet
ihsan : bağış, ikram
ihtar : hatırlatma, ikaz
ilâ âhir : sonuna kadar
istiğnâ : kaçınma, ihtiyaç duymama
itab : azarlama
itimad etme : güvenme
muhafaza : koruma, saklama
mükellef : yükümlü, sorumlu
sadakat : bağlılık
sebeb-i itab ve tokat : azarlama ve tokat sebebi
sebebiyet : sebep olma
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : şekil, biçim
şakirt : talebe, öğrenci
şuhur-u selâse : üç aylar; Recep, Şaban ve Ramazan ayları
tâzip : azap verme, cezalandırma
tebdil etmek : değiştirmek
tekdir etme : azarlama
tenezzül etme : inme, alçalma
vazifedar : vazifeli, görevli
alâküllihal : her halde, eninde sonunda
bilfiil : fiilen, gerçekte
dua-yı makbul : kabul görmüş, geçerli dua
düstur-u hayat : hayat prensibi
fedakârâne : fedakârca
hakikat : gerçek mahiyet, asıl ve esas
hakikî : asıl, gerçek, doğru
hâlisâne : ihlâslı bir şekilde, karşılık beklemeksizin
has kardeş : Üstadın çok değer verdiği ilk sıradaki talebe, kardeş
ihsan : bağış, ikram
itâb : azarlama
izah etme : açıklama
kanaat : görüş, fikir
kat'iyen : kesin olarak
makbuliyet : kabul edilmişlik
mânen : mânevî olarak, mânevî yönden
mecmua : kitap; belli bir konuda yazılan yazıların bir araya toplanmasından oluşan kitapçık
müteessir olma : üzülme
nev : çeşit, tür
sair : diğer, başka
saniyen : ikinci olarak
sırr-ı ihlâs : ihlâs sırrı
şuhur-u selâse : üç aylar; Recep, Şaban ve Ramazan ayları
tekmil etme : tamamlama
telâkki etme : kabul etme
temenni : istek, dua
umum : genel, herkes
Yükleniyor...