Aziz, sıddık kardeşlerim; Gerçi şimdi ayrı ayrı kasabalarda kardeşlerimi görüp, Nur hizmetinde bir cihette yardım etmek için, beş kardeşimizin benim için minnetsiz olarak aldıkları otomobil, bir cihette kırk bin lira kadar fâidesi ve lüzumu varken, kabul etmediğimden zahirî bir zarar zannedildi. Fakat neticesinde Nur şakirtlerinin ellerinde kat’î bir hüccet oldu ki, dünya için ilme ve dine zaruret var diye zarar veren muteriz hocaları ve siyasîleri, Risale-i Nur’un yüksek hakikati, dünyanın hiçbir menfaatine tenezzül edip âlet olmadığını kat’î bir surette bu hâdise ile bir hüccet olarak onları ilzam etmesine kuvvetli bir senet olan harika kerametinden daha kuvvetli bir burhan hükmüne geçti. Hattâ çok evham eden ve Nurdan kaçan ve Nurun dünyanın hiçbir şeyine tenezzül etmediğine inanmayan, bir kısmı şimdi kemâl-i teslimiyetle Nurların hakikatine ve herşeyin fevkınde olduğunu teslime mecbur oluyor. Demek o zararı da, inayet-i Hak, hakkımızda ehemmiyetli bir rahmete çevirdi. HAŞİYE
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Otomobil satıldıktan sonra yine onun fiyatından üç bin lira Emirdağına gönderilmişti ki, Risale-i Nur’un hizmetinde sarfedilsin. Ben de telgraf havalesiyle sahiplerine gönderdim. Bugün işittim ki, bu hâdiseyi dost memurlar muarızlara karşı demişler: “Üç bin, beş bin liraya tenezzül etmeyen bir adam, bu zamanda en ziyade itimad edilebilir bir adamdır ki, hiçbir şey onu alâkadar etmiyor.”
Önceki Risale: ( 175 ) / Sonraki Risale: ( 177 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âfiyet : sağlık, selâmet
alâkadar : alâkalı, ilgili
alâmet : belirti, işaret
anâsır : unsurlar
aziz : çok değerli, izzetli
burhan : kuvvetli ve sarsılmaz delil
emare : belirti, işaret
emsal : benzer
emsâl-i kesire : pek çok benzerler
evham : kuruntular, şüpheler
evvelâ : birincisi
fevkınde : üstünde
fütuhat : fetihler, zaferler, başarılar
hakikat : gerçek
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hususan : özellikle
hüccet : kanıt, delil
ilzam etmek : susturmak, cevap veremez hale getirmek
inayet-i Hak : her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik
itimad etmek : güvenmek
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kanaat : görüş, fikir
kat'î : kesin
kemâl-i teslimiyet : tam bir teslimiyet
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görünen olağanüstü şey
makbuliyet : kabul edilmişlik, kabul görmüşlük
Mirac-ı Şerif/Miraç gecesi : Peygamber Efendimizin Miraca çıktığı gece; Recep ayının yirmi yedinci gecesi
muarız : karşı gelen, muhalif
muteriz : itiraz eden
müşerref : şereflenme
niyaz etme : dua edip isteme, yakarma
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti
ruh u can : ruh ve can; büyük bir içtenlik
sarf edilme : harcanma
sıddık : çok doğru ve bağlı
sıhhat : sağlamlık, sağlıklı olma
suret : biçim
tenezzül etmek : inmek, alçalmak
zâil olma : geçip gidici, yok olucu
zaruret : zorunluluk, gereklilik
Zülfikar : Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân’a ve Peygamberimize (a.s.m.) dair bir eseri
Yükleniyor...