Aziz, sıddık kardeşlerim; Asâ-yı Mûsâ ve Zülfikar, Mu’cizât-ı Ahmediye ve Kur’âniye mecmualarından, münasip gördüğünüz zaman Ravza-i Mutahharanın civarındaki ulemaya göndermekle beraber, onlara yazınız ki:

“Nur Risalelerinin Medresetü’z-Zehrası, HAŞİYE Ravza-i Mutahharanın 1 عَلٰى صَاحِبِهَا اَفْضَلُ الصَّلاَةِ وَالسَّلاَمِ civarındaki ulemanın şefkatine çok muhtaç mânevî bir mahdumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna mâruz kalmış bir şakirdidir ve âlem-i İslâmı daima tenvir eden sizin o büyük medresenizin küçük bir dairesi ve şubesidir. Onun için, o âlikadr üstad ve müşfik peder ve hamiyetkâr mürşid-i âzam olan zatlar, bu biçare evlâdına tam mânevî yardım etmesini onların ulüvv-ü himmetinden bekliyoruz. O pek büyük üstadlarımıza takdim edilen iki kitap ise, bir talebe dersini ne derece anlamış diye, akşam üzeri üstadına ve babasına yazıp vermesi gibi, o iki dersimiz, o şefkatli allâmelerin nazar-ı müsamahalarına arz edilmiş” diye bir mektup yazınız ve selâm ve ihtiramlarımı ve ellerinden öptüğümü tebliğ ediniz.

Bu risalelerin müellifi Said Nursî, yirmi iki senedir inzivadadır. Tecrid-i mutlak içinde bulunduğundan, halklarla görüşemez. Ancak zaruret derecesinde başkalarıyla az bir zaman sohbet edebilir. Yanında hiçbir kitap bulunmaz. Bütün yazdıkları, “Yüz otuz parça risalelerin menbaları me’hazları yalnız Kur’ân’dır” diyor. Biz de bütün kuvvetimizle tasdik ediyoruz. Kendisi hem hasta, hem gurbette, hem perişan bir halde, bazan çok sür’atli yazdığı risalelerde sehivler bulunabilir diye, sizin gibi allâmelerden nazar-ı müsamaha ile bakmanızı rica ettiğini bize söyledi. Biz de ricasını tebliğ ederek ellerinizden öperiz.
Nur şakirtlerinden
Tahirî, Hayri, Mustafa, Sadık, Osman, Hüsrev, Tahir

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Medresetü’z-Zehranın maddî tesisine çok mâniler bulunduğundan, şimdilik Nur şakirtlerinin heyet-i mecmuasının dairesinden ibarettir.
1 : Salât ve selâmın en üstünü, o Ravzanın sahibine olsun.
Önceki Risale: ( 182 ) / Sonraki Risale: ( 184 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

fıkra : belli bir düşünceyi anlatmak üzere kaleme alınan yazı; makâle
cemaat-i İslâmiye : İslâm cemaati, toplumu
nüsha : kopya
ulema : âlimler
mukabil : karşılık
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve sadık
mecmua : kitap; belli bir konuda yazılan yazıların toplanmasından meydana gelen kitap
haşiye : dipnot
tesis : kurma, yerleştirme
şakirt : talebe, öğrenci
heyet-i mecmua : ferdlerinin toplamından meydana gelen heyet, genel yapı
mahdum : evlât, oğul; kendisine hizmet edilen
mâruz kalma : uğrama, hedef olma
âlem-i İslâm : İslam dünyası
tenvir eden : nurlandıran, aydınlatan
âlikadr : yüksek değer sahibi; çok takdir edilen
müşfik : şefkatli
peder : baba
hamiyetkâr : hamiyetli ve gayretli
mürşid-i âzam : büyük mürşid, yol gösterici
biçare : çaresiz, zavallı
ulüvv-ü himmet : yüksek himmet ve gayret
takdim edilen : sunulan
allâme : büyük âlim
nazar-ı müsamaha : hoşgörü
arz edilme : sunulma
ihtiram : saygı
tebliğ : bildirme, ulaştırma
risale : mektup; küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un bölümleri
müellif : telif eden, yazan
inziva : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
tecrid-i mutlak : tam bir yalnızlık, yalnız başına bırakma
risale : mektup; küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un bölümleri
menba : kaynak
me’haz : kaynak
tasdik etme : doğrulama, onaylama
sehiv : yanılma, hatâ
allâme : büyük âlim
nazar-ı müsamaha : hoşgörü
tebliğ etme : bildirme, ulaştırma
şakirt : talebe, öğrenci
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve bağlı
şimal : kuzey
halâskâr : kurtarıcı
erkân-ı İslâmiye : İslâmın şartları, esasları
sıyam : oruç
çare-i tahfif ve tehir : hafifletme ve erteleme çaresi
izhar etme : açıklama, gösterme
fena : kötü, çirkin
fâni : gelip geçici, ölümlü
hakikî : asıl, gerçek
hakaik-i Kur'âniye : Kur’ân’ın hakikatleri, gerçekleri
mahiyet : esas, nitelik, içyüz
hayat-ı ebediye : ebedî hayat, sonsuz âhiret hayatı
beşeriyet : insanlık
inkisar-ı hayal : hayal kırıklığı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
garp : batı
şark : doğu
tarikat : yol; İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yol
Yükleniyor...