Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim; Sizin mübarek Ramazan’ınızı ve leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz. Cenab-ı Erhamürrâhimîn, emsâl-i kesiresiyle sizleri müşerref eylesin. Âmin.

Bu Ramazan-ı Şerifte gerçi bir tesmim neticesinde ziyade sıkıntı ve ıztırap çektimse de, Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, sabır ve tahammül ihsan eyledi. Ve hastalığın ehemmiyetli sevabı da ıztırabın verdiği gaflet noktalarını izale eyledi. Dualarınız berekâtıyla bu defa da o tesmimden tam kurtuldum. Fakat verdiği zâfiyet ve sarsıntı, ara sıra sıkıntı verir.

Size yazmıştım ki: Nasıl Hizb-i Nuriye Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübrâ’nın bir hülâsasıdır; öyle de, on dakika zarfında Hizb-i Nuriyenin bir hülâsası, bu Ramazan-ı Şerifin feyzinden ve Ramazan’da telif edilen ve yeni intişar eden Ramazaniye Risalesi olan Âyetü’l-Kübrâ’nın otuz üç mertebe-i vücûb ve vücûd ve tevhid otuz üç elsine-i külliye ile tezahür ettiği gibi, ruh ve hayal ve kalb o noktadan öyle bir inbisat ve inkişaf etti ki, herbir mertebenin söylediği Lâ ilâhe illâllah şehadetini dediğim vakit, o küllî lisan benim oluyor gibi azametli bir tevhid hissettiğimden, Âyetü’l-Kübrâ, güneş gibi iman nurlarını ruhlara telkin edebilir. Şeksiz şüphesiz kanaat ettim ve gördüm ve İmam-ı Ali’nin (r.a.) ona verdiği ehemmiyetin sırrını bildim.

Bu defa Isparta umum şakirtlerinin hissiyatıyla Risale-i Nur kahramanı Hüsrev’in yazdığı mektup, gerçi hakkım olmayarak bana ziyade hisse vermiş, fakat Isparta ve civarı kahraman şakirtlerinin tam derece-i irtibatlarını ve Risale-i Nur’un tam kıymetini gösterdiğinden ve mektuplarım içinde ve lâhikaya, hem daha münasip gördüğünüz makamlarda yazmaya lâyıktır. Size bir sureti yeni hurufla gönderiliyor.

Pek çok alâkadar olduğum Kastamonu ve içindeki ehemmiyetli kardeşlerim, Isparta şakirtleriyle vasıta-i irtibat, Mustafa Osman, hakikaten az bir zamanda çok ehemmiyetli bir iş görmesinden, birinci saftaki haslar içine girmeye hak kazanmış. Demek ihlâsı tamdır ki, az bir zamanda çok zaman işini gördü. Cenâb-ı Hak, onun emsalini o havalide çoğaltsın ve selâmet versin. Âmin. Umum kardeşlerime ve hemşirelerime birer birer selâm ve tebrik ve dua ediyorum.
Said Nursî

• • •
Önceki Risale: ( 37 ) / Sonraki Risale: ( 39 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

gaflet : duyarsızlık, mânevî sorumluluktan habersiz davranma hâli
izale eyleme : giderme
berekât : bereketler
tesmim : zehirleme
zâfiyet : zayıflık, güçsüzlük
Âyetü’l-Kübrâ : en büyük delil anlamına gelen Risale-i Nur’da bir bölümün adı; Yedinci Şuâ
hülâsa : kısaca, özet
zarfında : içinde
feyiz : bolluk, bereket, lütuf
telif edilen : yazılan
intişar eden : yayılan
Ramazaniye Risalesi : Yirmi Dokuzuncu Mektubun İkinci Risalesi olan İkinci Kısmı
mertebe-i vücûb ve vücûd ve tevhid : vücûb, vücut ve tevhid mertebeleri
elsine-i külliye : küllî, kapsamlı diller
tezahür etme : görünme, ortaya çıkma
inbisat : genişleme, yayılma
inkişaf etme : açığa çıkma
Lâ ilâhe illâllah : “Allah’tan başka ilâh yoktur”
şehadet : şahitlik, tanıklık
küllî : bütün fertleri içine alan, kapsamlı
lisan : dil
azamet : büyük, yüce
tevhid : birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olması
telkin : fikir aşılama, öğüt verme
şeksiz : kuşkusuz, şüphesiz
kanaat etme : inanma, razı olma
İmam-ı Ali :
umum : bütün
şakirt : öğrenci, talebe
hissiyat : duygular, hisler
hisse : pay
derece-i irtibat : irtibat derecesi, kuvveti
lâhika : ek, ilâve; Yirmi Yedinci Mektup
suret : kopya
yeni huruf : Lâtin harfleri
vasıta-i irtibat : irtibat, bağlantı aracı
has : Üstadın çok değer verdiği önde gelen Risale-i Nur talebeleri
saf : sıra, derece
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
emsal : benzerler, örnekler
havali : etraf, çevre
selâmet : esenlik, güven
âmin : “kabul eyle, ey Allah’ı”m
hemşire : kız kardeş
Yükleniyor...