Aziz, sıddık kardeşlerim; Size, mânidar ve acip ve Risale-i Nur’un talebeleriyle ve Risale-i Nur’a ve Âyetü’l-Kübrâ’nın kerametiyle ve ehl-i dünyanın ilişmek niyetleriyle alâkadar karşımda eskiden belediye bulunan hükûmet dairelerinden birisi, hiçbirşey kurtulmayarak, hiç görmediğimiz acip bir parlamakla gecenin en soğuk bir vaktinde üç saat cehennem gibi yandığı halde, tam bitişiğinde, Risale-i Nur’un Çalışkanlarından bir talebesi, yine iki kardeşinin, mâsum Ceylân’ın sermayelerinin kısm-ı âzamı bulunan büyük mağazaları, o yangın yeriyle iki küçük dükkân fasıla ile o dehşetli yangın bütün şiddetiyle mağazaya doğru gelirken biçare Ceylân yanıma geldi, dedi: “Biz yanıyoruz, mahvolduk.”
Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyetü’l-Kübrâ’nın bir kısım matbu nüshalarını yanıma getirmek için söyledim, fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı.
Ben de Risale-i Nur’u ve Âyetü’l-Kübrâ’yı şefaatçı yapıp, “Ya Rabbi, kurtar” dedim. Üç saat o dehşetli yangın hücumunda bütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübrâ’nın hıfzında olan mağazaya kat’iyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı. Yalnız ahali camlarını kırdılar. Eğer ahali ilişmeseydi, eşyalarını almasaydılar, hiçbir zarar olmayacaktı.
İşte, Isparta halıcıhanesinin yangını ile, Risale-i Nur’un derslerine köşklerini tahsis eden zatların o dehşetli yangınla bitişik iki kardeşinin iki hanesinin kurtulması Risale-i Nur’un bir kerameti olduğu gibi, Kastamonu’da aynen bu Emirdağı yangını gibi, orada, karşımdaki dehşetli bir yangının ittisalindeki Risale-i Nur şakirtlerinden Hafız Ahmed’in evi harika bir surette kurtulması ve hemşiresinin üçüncü kat yangın içinde harika bir tarzda, hem elmas ve altın mücevheratını, hem canını Risale-i Nur’un berekâtıyla kurtarması misilli, burada da, bu yangında, Risale-i Nur’un çalışkan talebelerinden ve Çalışkan hanedanından üç kardeşi olarak dört zatın o dehşetli yangından kurtulması, Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübrâ’nın bir kerameti olduğuna hem benim, hem onların, hem sair kardeşlerimizin kat’î kanaatimiz geldi. Burada eksik olmayan az bir rüzgâr esseydi, o çarşı dükkânlarının ekserisini yandırabilirdi. Hattâ Âyetü’l-Kübrâ mağazasından on onbeş dükkân tâ uzakta eşyalarını çıkarıp kaçırdılar.
Bazı emarelerle, Sandıklı’da, hem Afyon, Kütahya ortasında, Risale-i Nur’a ve yeni mektuplarımı elde etmeleriyle bana karşı bir ilişmek emareleri göründü. O iki hâdisede, İstanbul hâdiseleriyle tokat yediler. Bu defa, niyetlerinde bana ilişmek cezası olarak bu tokat geldi, inşaallah o niyetten onları vazgeçirdi ve korkutup susturdu.
Kardeşlerim, sizin zekâvetiniz ve tedbiriniz, benim tesanüdünüz hakkında nasihatime ihtiyaç bırakmıyor. Fakat bu âhirde hissettim ki, Risale-i Nur şakirtlerinin tesanüdlerine zarar vermek için birbirinin hakkında su-i zan verdiriyorlar, tâ birbirini ittiham etsin. Belki “Filân talebe bize casusluk ediyor der, tâ bir inşikak düşsün. Dikkat ediniz, gözünüzle görseniz dahi perdeyi yırtmayınız. Fenalığa karşı iyilikle mukabele ediniz. Fakat çok ihtiyat ediniz, sır vermeyiniz. Zaten sırrımız yok; fakat vehhamlar çoktur. Eğer tahakkuk etse, bir talebe onlara hafiyelik ediyor, ıslahına çalışınız, perdeyi yırtmayınız.
Sizin, hususan Isparta medresesindeki tesanüdünüz, hem Risale-i Nur’u, hem şakirtlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş. Ve her tarafta Risale-i Nur’a çalıştıran ehemmiyetli bir sebep, tesanüdünüzdür ve şevk ve gayretinizdir. Cenâb-ı Hak, sizleri bu hizmet-i imaniyede dâim ve muvaffak eylesin. Âmin, âmin. Umum kardeşlerime tâife tâife, birer birer selâm ve dua; ve dualarını rica ediyoruz.
Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyetü’l-Kübrâ’nın bir kısım matbu nüshalarını yanıma getirmek için söyledim, fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı.
Ben de Risale-i Nur’u ve Âyetü’l-Kübrâ’yı şefaatçı yapıp, “Ya Rabbi, kurtar” dedim. Üç saat o dehşetli yangın hücumunda bütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübrâ’nın hıfzında olan mağazaya kat’iyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı. Yalnız ahali camlarını kırdılar. Eğer ahali ilişmeseydi, eşyalarını almasaydılar, hiçbir zarar olmayacaktı.
İşte, Isparta halıcıhanesinin yangını ile, Risale-i Nur’un derslerine köşklerini tahsis eden zatların o dehşetli yangınla bitişik iki kardeşinin iki hanesinin kurtulması Risale-i Nur’un bir kerameti olduğu gibi, Kastamonu’da aynen bu Emirdağı yangını gibi, orada, karşımdaki dehşetli bir yangının ittisalindeki Risale-i Nur şakirtlerinden Hafız Ahmed’in evi harika bir surette kurtulması ve hemşiresinin üçüncü kat yangın içinde harika bir tarzda, hem elmas ve altın mücevheratını, hem canını Risale-i Nur’un berekâtıyla kurtarması misilli, burada da, bu yangında, Risale-i Nur’un çalışkan talebelerinden ve Çalışkan hanedanından üç kardeşi olarak dört zatın o dehşetli yangından kurtulması, Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübrâ’nın bir kerameti olduğuna hem benim, hem onların, hem sair kardeşlerimizin kat’î kanaatimiz geldi. Burada eksik olmayan az bir rüzgâr esseydi, o çarşı dükkânlarının ekserisini yandırabilirdi. Hattâ Âyetü’l-Kübrâ mağazasından on onbeş dükkân tâ uzakta eşyalarını çıkarıp kaçırdılar.
Bazı emarelerle, Sandıklı’da, hem Afyon, Kütahya ortasında, Risale-i Nur’a ve yeni mektuplarımı elde etmeleriyle bana karşı bir ilişmek emareleri göründü. O iki hâdisede, İstanbul hâdiseleriyle tokat yediler. Bu defa, niyetlerinde bana ilişmek cezası olarak bu tokat geldi, inşaallah o niyetten onları vazgeçirdi ve korkutup susturdu.
Kardeşlerim, sizin zekâvetiniz ve tedbiriniz, benim tesanüdünüz hakkında nasihatime ihtiyaç bırakmıyor. Fakat bu âhirde hissettim ki, Risale-i Nur şakirtlerinin tesanüdlerine zarar vermek için birbirinin hakkında su-i zan verdiriyorlar, tâ birbirini ittiham etsin. Belki “Filân talebe bize casusluk ediyor der, tâ bir inşikak düşsün. Dikkat ediniz, gözünüzle görseniz dahi perdeyi yırtmayınız. Fenalığa karşı iyilikle mukabele ediniz. Fakat çok ihtiyat ediniz, sır vermeyiniz. Zaten sırrımız yok; fakat vehhamlar çoktur. Eğer tahakkuk etse, bir talebe onlara hafiyelik ediyor, ıslahına çalışınız, perdeyi yırtmayınız.
Sizin, hususan Isparta medresesindeki tesanüdünüz, hem Risale-i Nur’u, hem şakirtlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş. Ve her tarafta Risale-i Nur’a çalıştıran ehemmiyetli bir sebep, tesanüdünüzdür ve şevk ve gayretinizdir. Cenâb-ı Hak, sizleri bu hizmet-i imaniyede dâim ve muvaffak eylesin. Âmin, âmin. Umum kardeşlerime tâife tâife, birer birer selâm ve dua; ve dualarını rica ediyoruz.
Said Nursî
Yangın hakkında Üstadımızın yazdığı hakikate
kat’î kanaatımız geldi; gözümüzle gördük.
Osman, Mehmed, Hasan, Ceylân ve yardım eden İbrahim
• • •
kat’î kanaatımız geldi; gözümüzle gördük.
Osman, Mehmed, Hasan, Ceylân ve yardım eden İbrahim
• • •