Aziz, sıddık kardeşlerim; Birkaç aydan beri aleyhime çevrilen desiseleri meydana çıktı. Hıfz-ı İlâhî ile o musibet, yirmiden bire indi.

Hâli zamanda camiye gidiyordum. Haberim olmadan, talebeler beni üşütmemek için, mahfelde bir kulübecik yapmıştılar. Ben de dört beş gündür kendi kendime karar verdim, daha gitmeyeceğim. O malûm zabit adam vasıta olup kulübeciği kaldırdılar. Bana da resmen tebliğ ettiler ki, “Daha camiye gitmeyeceksin.” Fakat mânâsız habbeyi kubbe yapıp bir heyecan verdiler. Hiç ehemmiyeti yok, hiç de merak etmeyiniz. Tahminimce, her tarafta haddimden pek fazla teveccüh-ü âmmeyi kırmak için, bana böyle bazı bahanelerle ihanet ediyorlar. Eski zamanımı düşünüp güya tahammül etmeyeceğim. Halbuki-Risale-i Nur’un selâmet ve intişarına halel gelmemek şartıyla-her gün bin ihanet ve tâzipler de gelse, Allah’a şükrederim. Ben ehemmiyet vermediğim gibi, buradaki talebeler de hiç sarsılmıyorlar. Çoktan beri beklediğimiz bu hâdise de inayet-i İlâhiye ile hafif geçti. Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz.
• • •
Önceki Risale: ( 69 ) / Sonraki Risale: ( 71 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

tebliğ : bildirme
habbeyi kubbe yapmak : küçük meseleleri abartarak olduğundan büyük göstermek
teveccüh-ü âmme : umûmun ilgisi, sevgi ve saygısı
ihanet etmek : aşağılamak, küçük düşürmek
güya : sanki
tahammül : dayanma, katlanma
selâmet : esenlik, güven
intişar : yayılma
halel : eksiklik, zarar
tâzip : azap verme, işkence etme
şükür : Allah’a (c.c.) karşı minnet duyma, teşekkür etme
inâyet-i İlâhiye : Allah’ın yardımı, lütfu
umum : bütün
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve bağlı
Nur-u Muhammedîye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) nuru
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan giden Müslümanlar
âhir : son
hüsn-ü zan : güzel düşünce
kaside : övgü şiiri
hakikat : asıl, gerçek, doğru
şahs-ı mânevî : tüzel kişilik; belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî şahıs
murad : irade edilen, istenen
tadil : doğrulama, düzeltme
tebdil etmek : değiştirmek
hisse : pay
şakirt : öğrenci, talebe
havale etmek : göndermek
vehham : aşırı derecede vehimli, kuruntulu
mukteza : gerek, gereklilik
mahviyet : alçakgönüllülük
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
terk-i enaniyet : nefsinin arzu ve isteklerine uymamak; benlik davasından vazgeçmek
nazara alma : dikkate alma, dikkat etme
münasip : uygun
fütur : usanç, gevşeklik
kamçı-yı teşvik : teşvik unsuru, edici
vâris : mirasçı
halef : birinin yerine geçen kimse, sonra gelen
irtibat : bağ, ilişki
sadakat : bağlılık, sebat
Yükleniyor...