Aziz, sıddık kardeşlerim; Hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur yerine beni sıkıyorlar, benimle meşgul oluyorlar.
Hiç merak etmeyiniz. 1 عَسٰى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ sırrıyla, inşaallah bu yeni hâdisede dahi bir hayır olacak.
Hâdise budur: Ceylân’ı ve iki arkadaşları -ki bana hizmet ediyorlardı- yanıma gelmelerini men ettiler. Anahtarı onlardan aldılar, bekçilere verdiler. O bekçilerden birisi geliyor, su ve ekmek gibi işlerimi görüyor. Ben bunun sebebini bilemedim. Fakat bu kasabada bir parti münazaası var. Çocuğun bir amcası HAŞİYE bir taraftadır. Onun muarızları yapıyor ihtimâli var.
Hem, her tarafta Risale-i Nur’un fütuhatı ve hariçten gelen anarşistlik müdahalesi sebebiyet verdi zannederim. Ve Sandıklı’da elde edilen mektubatla, bir vasıta-i muhabere olması bahanesiyle, bu sıkıntıyı verdiler. Siz hiç telâş etmeyiniz, bunun da hiç ehemmiyeti yoktur. Siz yine eski gibi bana yazarsınız. Fakat ben kendim çok yazamıyorum. Güya beni ihanet ve hakaretle çürütmekle, Risale-i Nur’un fütuhatına sed çekilecek; divaneliklerinden, üflemekle milyonlar elektrik kuvvetinde bulunan Risale-i Nur gibi bir hakikat güneşi sönecek diye —ziyade sevabı bana kazandırmak için—beni fazla sıkıyorlar.
Medâr-ı ibret ve dikkat bir tevafuktur ki, dün, çocukla pederini zabıta celb edip ifadelerini aldığı aynı dakikada, ehemmiyetli bir vukuatı, telefon-u zâbıta haber vererek, bütün erkânı telâşa düşürttü. Mahall-i vak’aya gitmeye mecbur oldular. Mânen onlara denildi:
“Siz sinek kanadı kadar zararı olmayanı bırakınız; kartallar, belki ejderhalar gibi zararlara bakınız.”
Hem camiden men hâdisesinin aynı vaktinde, men’e emir veren yeni kaymakam, Afyon’da, ameliyata maruz kaldı. Lisan-ı haliyle ona denildi: “Ölüm var! Onun idamından kurtulmasına çalışanı tazyik değil, belki çok takdir ve tahsin etmek gerektir.”
Umum kardeş ve hemşirelerime birer birer selâm ve dua ederim ve dualarını isterim.
Hiç merak etmeyiniz. 1 عَسٰى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ sırrıyla, inşaallah bu yeni hâdisede dahi bir hayır olacak.
Hâdise budur: Ceylân’ı ve iki arkadaşları -ki bana hizmet ediyorlardı- yanıma gelmelerini men ettiler. Anahtarı onlardan aldılar, bekçilere verdiler. O bekçilerden birisi geliyor, su ve ekmek gibi işlerimi görüyor. Ben bunun sebebini bilemedim. Fakat bu kasabada bir parti münazaası var. Çocuğun bir amcası HAŞİYE bir taraftadır. Onun muarızları yapıyor ihtimâli var.
Hem, her tarafta Risale-i Nur’un fütuhatı ve hariçten gelen anarşistlik müdahalesi sebebiyet verdi zannederim. Ve Sandıklı’da elde edilen mektubatla, bir vasıta-i muhabere olması bahanesiyle, bu sıkıntıyı verdiler. Siz hiç telâş etmeyiniz, bunun da hiç ehemmiyeti yoktur. Siz yine eski gibi bana yazarsınız. Fakat ben kendim çok yazamıyorum. Güya beni ihanet ve hakaretle çürütmekle, Risale-i Nur’un fütuhatına sed çekilecek; divaneliklerinden, üflemekle milyonlar elektrik kuvvetinde bulunan Risale-i Nur gibi bir hakikat güneşi sönecek diye —ziyade sevabı bana kazandırmak için—beni fazla sıkıyorlar.
Medâr-ı ibret ve dikkat bir tevafuktur ki, dün, çocukla pederini zabıta celb edip ifadelerini aldığı aynı dakikada, ehemmiyetli bir vukuatı, telefon-u zâbıta haber vererek, bütün erkânı telâşa düşürttü. Mahall-i vak’aya gitmeye mecbur oldular. Mânen onlara denildi:
“Siz sinek kanadı kadar zararı olmayanı bırakınız; kartallar, belki ejderhalar gibi zararlara bakınız.”
Hem camiden men hâdisesinin aynı vaktinde, men’e emir veren yeni kaymakam, Afyon’da, ameliyata maruz kaldı. Lisan-ı haliyle ona denildi: “Ölüm var! Onun idamından kurtulmasına çalışanı tazyik değil, belki çok takdir ve tahsin etmek gerektir.”
Umum kardeş ve hemşirelerime birer birer selâm ve dua ederim ve dualarını isterim.
2 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî
Kardeşiniz
Said Nursî
• • •
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır.” Bakara Sûresi, 2:216.
HAŞİYE : Merhum Abdullah Çalışkan’dır. Demokrat partiye muhalefette iken intisap etmişti.
2 : Bâkî olan sadece Odur.
HAŞİYE : Merhum Abdullah Çalışkan’dır. Demokrat partiye muhalefette iken intisap etmişti.
2 : Bâkî olan sadece Odur.