بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

2 وَشَاوِرْهُمْ فِى اْلاَمْرِ emriyle, kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.

Aziz sıddık kardeşlerim; Şimdi bir emrivaki karşısında bulunuyorum. Benim iaşem için her gün iki buçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane—mobilyasıyla beraber ve istediğim tarzda—yaptırmak için emir gelmiş. Halbuki elli-altmış senelik bir düstur-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyede bir iki sene maaşı kabul ettim, fakat o parayı kitaplarımın tab’ına sarf ederek ve ekserini meccânen millete verip, milletin malını yine millete iade ettim.

Şimdi eğer mecbur olsam ve size ve Risale-i Nur’a zarar gelmemek için kabul etsem, yine ileride millete iade etmek üzere saklayacağım. Zaruret-i kat’iye derecesinde, kendime yalnız az bir parça sarf edeceğim. İşittim ki, eğer reddetsem, onlar, hususan lehimde iaşem için çalışanlar gücenecekler. Ve aleyhimde olanlar diyecekler: “Bu adam başka yerden iaşe ediliyor.” O bedbahtlar, iktisadın hârikulâde bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruşluk ekmek bana kâfi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar.

Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek; ve bu zamandan haber verip tama’ ve maaş yüzünden bid’alara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlayan İmam-ı Ali Radıyallahu Anh dahi benden küsecek ihtimali var; ve Risale i Nur’un hakiki ve sâfi olan ihlâsı beni de ihlâssızlıkla ittiham etmek ciheti var. Ben, hakikaten tahayyürde kaldım.

Ben işittim ki, eğer kabul etmesem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur’un tam serbestiyetine ilişecekler. Hattâ şimdiki tazyikleri, beni o iaşe tekliflerine mecbur etmek içinmiş.

Madem hâl böyledir 3 اِنَّ الضَّرُورَاتِ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتُ kaidesiyle, zaruret derecesinde olsa, inşaallah zarar vermez. Fakat ben reddettim; reyinize havale ediyorum.

Aziz kardeşlerim, beni merak etmeyiniz. Ben her zahmette bir eser-i rahmet ve bir lem’a-i inayet gördüğümden, sıkılmıyorum. Sizin gayret ve ciddiyetiniz ve yardımınız her sıkıntıyı izale eder, daimî sürur verir.

Burada, Abdülmecid (kardeşim) hükmünde ve hanedanı da benim hanedanım olması cihetiyle en çalışkan ve fedakâr Mustafa Acet, hem küçücük bir Hüsrev, hem küçücük bir Abdurrahman hükmünde Ceylân namında çok çalışkan bir çocuk, Risale-i Nur’a tam hizmet ediyor.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “İşlerinde onlarla istişâre et.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:159.
3 : Zaruretler haramı helâl derecesine getirir.
Önceki Risale: ( 7 ) / Sonraki Risale: ( 9 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

tab' : baskı, basma
sarf etme : harcama
ekser : çoğunluk
meccânen : ücretsiz, bedava
zaruret-i kat'iye : kesin ihtiyaç
hususan : bilhassa, özellikle
iaşe : beslenme, geçim
bedbaht : kötü bahtlı, tahlihsiz; alçak
iktisat : gerektiği yerde, gerektiği kadar kullanma; tutumluluk
hârikulâde : olağanüstü, şaşırtıcı derecede
bereket : Allah’tan gelen bolluk, nimet
kâfi : yeterli
evham : kuruntular, şüpheler
tama’ : aşırı arzu, açgözlülük, hırs
bid’a : aslen dinde olmayıp sonradan dine zarar verecek şekilde ortaya çıkan şeyler
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
âlim : ilim sahibi kimse
Radıyallahu Anh : “Allah ondan razı olsun”
hakikî : asıl, gerçek, doğru
sâfi : arınmış, temiz
itham etmek : suçlamak
cihet : şekil, yön
hakikaten : gerçekten
tahayyür : hayrette kalma, ne yapacağını bilememe
ziyade : çok, fazla
serbestiyet : serbestlik
tazyik : baskı, ağırlık
kaide : düstur, prensip
zaruret : zorunluluk
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
rey : görüş, fikir, oy
havale etme : bırakma, gönderme
aziz : çok değerli, izzetli
eser-i rahmet : rahmet eseri
lem’a-i inayet : Allah’ın ikram ve ihsan parıltıları
gayret : hamiyet, şeref, haysiyet
izale etme : giderme
daimî : devamlı, sürekli
sürur : mutluluk
hanedan : aile
nam : ad, isim
Yükleniyor...