Bu istida, yirmi seneden beri hiç müracaat etmediğim halde, bir hiddet zamanında bir defa olarak beni tâzip eden Dahiliye Vekili Hilmi’ye hitaben yazılmış, berâ-yı malûmat Afyon Emniyet Müdürüne gönderilmiş. Mânâsız, lüzumsuz dört beş defa bana sıkıntı verdiler. “Senin yazın böyle değil; kim sana böyle yazmış?” diye resmen beni karakola çağırdılar. Ben de dedim: Böylelere müracaat edilmez; yirmi sene sükûtum haklı imiş!

Ey Emirdağı hükûmeti ve zabıtası! Bu hasbihali bir sene evvel yazmıştım. Fakat vemedim, sakladım. Şimdi, beş cihetle kanunsuz beni hususî ikametgâhımda bir hizmetçiden men ve müdahale etmeleri gibi dünyada emsalsiz bir tarzda beni istibdad-ı mutlak altına alıyorlar. Kanun namına kanunsuzluk edenleri, insafa gelmek fikriyle izhar ediyorum.


Dahiliye Vekili ile hasbihalden bir parçadır.

Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku bulmayan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyike hedef olmuşum. Şöyle ki:

• Hem şiddetli suikast eseri olarak zehirlenmeden hasta;

• hem gayet zaif, yetmiş bir yaşında ihtiyar; hem kimsesiz, acınacak bir gurbette,

• hem sako ve fanilâ ve pabucunu satmakla maişetini temin eden fakîrü’l-hal.

• hem yirmi beş sene münzevî olmasından, binden ancak tam sadık bir adamla görüşebilen bir merdumgiriz, mütevahhiş,

• hem yirmi sene hayatını ve eserlerini üç mahkeme ve Ankara ehl-i vukufu inceden inceye tetkikten sonra bil’ittifak beraatine ve eserleri vatana, millete zararsız olarak menfaatli olmasına karar verilmiş bir mâsum,

• hem eski Harb-i Umumîde ehemmiyetli hizmet etmiş bir evlâd-ı vatan,

• hem şimdi bu milleti, bu vatanı, anarşilikten ve ecnebî ifsadlarından kurtarmak için meydandaki tesirli âsârıyla bütün kuvvetiyle çalışan bir hamiyetperver; ve mahkemede yetmiş şahitle ispat edildiği gibi, yirmi beş senede bir gazeteyi okumayan, merak etmeyen ve yedi sene Harb-i Umumîye bakmayan, sormayan, bilmeyen ve eserlerinde kuvvetli delillerle siyasetten bütün bütün alâkasını kestiğini ispat eden ve dünyanıza karışmadığını adliyeleriniz resmen itiraf ettiği bir zararsız adam;

• hem âhiretine ve ihlâsına zarar gelmemek için şiddetle teveccüh-ü âmmeden kaçan ve kardeşlerinin onun hakkındaki hüsn-ü zanlarından ve medihlerinden çekinen, beğenmeyen bu biçare Said’e, başta Dahiliye Vekili olan sen, Afyon Valisini ve Emirdağ zabıtasını musallat edip, hergün bir ay haps-i münferid azâbını çektirmek ve tecrid-i mutlak içinde tek başıyla bir haps-i münferitte durmaya mecbur etmek, hangi maslahatınız iktiza eder? Hangi kanun bu dehşetli gadre müsaade eder diye, hukuk-u umumiyeyi muhafaza eden adliyenin yüksek dairesi vasıtasıyla Dahiliye Vekiline beyan ediyorum.

Zulmen bütün hukuk-u medeniyeden
ve insaniyeden ve yaşamak hakkından
mahrum edilen Said Nursî

• • •
Önceki Risale: ( 87 ) / Sonraki Risale: ( 89 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

hitaben : hitap ederek
berâ-yı malûmat : bilgi vermek için
hasbihal : konuşma, görüşme
hususî : özel
ikametgâh : ikamet edilen, oturulan yer
men etme : engelleme, yasaklama
istibdâd-ı mutlak : tam ve sınırsız bir baskı, mutlak diktatörlük
izhar etme : açıklama, gösterme
Dahiliye Vekili : İçişleri Bakanı
zemin : yer, dünya
emsal : benzer
vuku bulmak : meydana gelmek
vecih : yön, tarz
gadr : merhametsizlik, zulüm
tazyik : baskı
suikast : kötü bir kasıtla, bir kişiyi plân kurarak öldürmeye çalışma
sako : palto
maişet : geçim derdi
fakîrü'l-hal : muhtaç ve fakirlik içinde olma
münzevî : bir köşeye çekilip ibadetle uğraşan, vaktini ibadetle geçiren
merdümgiriz : insanlara karışmaktan hoşlanmayan, insanlardan kaçan
mütevahhiş : başkalarına karşı kendini yabancı hisseden, yabancılık çeken
Ankara ehl-i vukufu : Ankara mahkemesi bilirkişi heyeti
bil’ittifak : ittifakla, oy birliğiyle
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
mâsum : günahsız, temiz, saf
evlâd-ı vatan : vatan evlâdı
ecnebî : yabancı
ifsad : kargaşa, düzensizlik
âsâr : eserler
hamiyetperver : hamiyet sahibi, fedakârlığı sever
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
teveccüh-ü âmme : halkın yönelişi ve ilgi göstermesi
hüsn-ü zan : güzel düşünce
medih : övgü, şükür
biçare : çaresiz
zabıta : polis
musallat etme : sataştırma, baskı yaptırma
haps-i münferid : tek başına hapsi; hücre hapsi
azâb : sıkıntı, acı çekme
tecrid-i mutlak : yalnızlığa mahkum etme, yalnız başına bırakma
maslahat : fayda, gaye
iktiza etmek : gerektirmek
gadr : merhametsizlik, zulüm
hukuk-u umumiye : umumun hak ve hukuku, kamu hakları
muhafaza etme : koruma
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
zulmen : zulmederek
hukuk-u medeniye ve insaniye : medenî ve insanî haklar, hürriyetler
mahrum edilen : yoksun bırakılan
Yükleniyor...