Aziz, sıddık kardeşlerim; Evvelâ: Bir iki hafta Hüsrev’in kalemiyle mektubunu almadığımdan; ve Konya’ya gönderdiğim mecmuaların cevabı gelmediğinden; ve bir Vekil-i Dahiliye başta olarak, düşmanlarımız, anarşistlerle beraber beni emsalsiz tazyiklerinden; ve buradaki münafıklar bazı safdil dostlarımızdan hem Eskişehir’e, hem Konya’ya kitaplar gönderdiğimi ve Asâ-yı Mûsâ mecmualarını aldığımı haber almalarından endişeler ederken, birden hiç emsâli görülmemiş bir buçuk metre kar ve dehşetli fırtına ve soğuk bu mevsimde gelmesi, bir hiddet, bir gazap, dört defa zelzeleler ve geçen sene yağmursuzluk gibi, Risale-i Nur ve şakirtleriyle münasebettar olabilir diye sordum: “Bu belâ umumîdir, yoksa Afyon ve Eskişehir vilâyetlerine mi mahsustur?”

Dediler ki: “O iki vilâyete mahsustur.”

Ben de, elhamdü lillâh, dedim. Demek Risale-i Nur’a ve şakirtlerine umumî bir taarruz yoktur, belki yalnız bana ve elimdeki Nur’lara... Çok güvendiğim Eskişehir, Denizli gibi bir medrese-i Nuriye olacağını tahmin ettiğim halde, Denizli’den on derece noksan kalmasının sebebi, onları da Afyon ve Emirdağı gibi ürkütmektir. Her neyse, merak etmeyiniz, inşaallah bu hâdise-i cevviye, aynı İstanbul mekteplerinin hâdisesi gibi, gizli masonları, niyet ettikleri yeni bir taarruzdan vazgeçirdi. İnayet-i Rabbaniye himaye ediyor.

Saniyen: Bu defa yedi sekiz mektuplarınızı aldım. Hususî cevaplara halim, kalemim ve vaktim müsaade etmediğinden gücenmeyiniz. Mehmed Feyzi ve Emin’in mektuplarını, ilişmeden Lâhikaya geçirdik. O ikisi, sekiz sene hususî hizmetimde bulunmaları cihetiyle, haddimden çok ziyade tavsifatlarını bir nevi mânevî dua ve sebeb-i teşvik ve kanaat, bir hüsn-ü zan ve tercüman-ı Nur haysiyetiyle Üstadlarına bir alâmet-i sadakat ve bir vesika-i itikad ve irtibattır diye ilişmedim. Ve Feyzi’nin merhume validesinin Risale-i Nur dersleriyle güzel ve Nuranî vefatı, Nurların, şakirtlerine sekerat vaktinde ve sıkıntılı zamanlarında imdada yetişmesine bir parlak nümune olarak Lâhikaya girmesi münasiptir.

Halil İbrahim’in bu defaki mektubunda kaza ve kader-i İlâhîden “Ne kadar? Nedendir?” diye çok suallerinin birden cevabı, bizlere mücahidane çok hasenat kazandıracak ve Nurlara herkesin nazar-ı dikkatini celb etmekle umuma okutmaktır. Fakat bir derece kaza ve kadere itiraz mânâsını hayale getirdiği için, şimdilik Lâhika ile tâmimi münasip olmaz. Ve mektubun âhirindeki Cevşenü’l-Kebîr’den alınan fıkralar, dualar çok güzeldir.

Salisen: Hüsrev’in mektubunda, Atabeyli kötürüm Ali ve Eğirdirli Kâzım’ın Nur’lara tam şevkle hizmetleri, hattâ ruhanîleri de onları tebrike ve tahsine sevk eder. Ve Ali Köyünden bana mektup yazan on dört yaşındaki Mustafa Yeşil, pederiyle, hem Kur’ân’a, hem Nurlara hizmetleri ve üç Alilerin gayret ve himmetleriyle o köy mâsumları Risale-i Nur’a çalışmaları, değil yalnız beni, belki umum Nur şakirtlerini tahsine ve şükre sevk eder.

Rabian: Salâhaddin,—Abdurrahman—ve Feyzi’nin validesinin vefatı münasebetiyle yazdığı mektubun âhirindeki Fevzi’ye tâziyesi ve haşiyede benim ölümümü kabul etmemesi ve Gavs-ı Âzamın bir kısım himayeti Asâ-yı Mûsâ risalesine geçmesi diye beni sürurlarla ağlattırdı. Ve Safranbolu kahramanları Mehmed Feyzi ve Emin’in şehnâmelerine iştirakleri ve merkez-i hükûmette umumî bir Arabî hattı ve hurufu kursu açılması ve Asâ-yı Mûsâ risalesinin fütuhatına ve kerametine alâmet olmasını müjdelemeleri, pek büyük bir inşirah vermesiyle bu kışın bütün çektiğim sıkıntıları hiçe indirdi.

Denizli fedakâr çalışkanlarından Tavaslı Molla Mehmed’in sureten kısa, fakat mânen uzun mektubunda, o dahi ölümüme razı olmuyor ve haddimden çok ziyade kıymet veriyor gördüm.

Hem ona, hem hapiste görüştüğüm kardeşlerimize, hem Hasan Feyzi ve Hafız Mustafa ve arkadaşlarına binler selâm...
Umum kardeşlere selâm eden,
dualarınızın tiryak gibi tesirini gören
kardeşiniz Said Nursî

• • •
Önceki Risale: ( 95 ) / Sonraki Risale: ( 97 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Barla sıddıkları : Barla’da Risale-i Nur hizmetinde bulunan sadık talebeler
medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler
câiz : uygun olan; yapılmasında herhangi bir sakınca olmayan hareket
inşaallah : Allah dilerse
Bârekâllah : Allah hayırlı ve bereketli kılsın
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
tevfik : başarı, yardım
âmin : “Allah’ım kabul eyle”
saniyen : ikinci olarak
sadık : bağlı, doğru
şakirt : talebe, öğrenci
sadakat : bağlılık, sebat
alâkadar : alâkalı, ilgili
mâşaallah : Allah dilemiş ve ne güzel yapmış mânâsına gelen ve beğeniyi ifade etmek için kullanılan bir söz
imlâ : yazım kuralları
selâmet : esenlik, güven
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve bağlı
evvelâ : birincisi
mecmua : Risale-i Nur’un bazı bölümlerinden oluşan yazıların toplandığı eser, kitap
Vekil-i Dahiliye : İçişleri Bakanı
tazyik : baskı
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
safdil : saf kalpli, kolay aldanan
emsâl : benzer
hiddet : öfke, kızgınlık
gazap : öfke, kızgınlık
zelzele : deprem
münasebettar : alâkalı, ilgili
umumî : genel
vilâyet : il
mahsus : has, özel
elhamdü lillâh : Allah’a hamd olsun
şakirt : talebe, öğrenci
umumî : genel
taarruz : saldırı
medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler
hâdise-i cevviye : hava olayı; yağmur, kar gibi
mektep : okul
inayet-i Rabbâniye : Allah’ın inayeti, yardımı
himaye : koruma
saniyen : ikinci olarak
tavsifat : vasıflandırma, özelliklerini anlatma
nevi : çeşit, tür
sebeb-i teşvik ve kanaat : teşvik etme ve inandırma sebebi
hüsn-ü zan : güzel düşünce
tercüman-ı Nur : Risale-i Nur’un tercümanı
haysiyet : münasebet, neden
üstad : hoca, öğretmen
alâmet-i sadakat : bağlılık işareti
vesika-i itikad : inanç delili
irtibat : bağ, ilişki
merhume : Allah’ın rahmetine kavuşmuş, vefat eden kadın
valide : anne
nuranî : nurlu
sekerat vakti : can çekişme anı
kaza ve kader-i İlâhî : hâdiselerin, olmadan önce Allah tarafından takdir olunup plânlanması ve vakti gelince yaratılması
mücahidane : mücahit gibi
hasenat : güzellikler, iyilikler
nazar-ı dikkati celb etmek : dikkat çekmek
umum : bütün
kaza ve kader : hâdiselerin, olmadan önce Allah tarafından takdir olunup plânlanması ve vakti gelince yaratılması
Lâhika : ek, ilâve; Bediüzzaman ve talebelerinin mektuplarından oluşan kitaplar, Yirmi Yedinci Mektup
tâmim : yayma, herkese duyurma
âhir : son
fıkra : bölüm, kısım
salisen : üçüncü olarak
ruhanî : maddî yapısı olmayan mânevî varlık
tahsin : beğenme, güzelliğini ilân etme
himmet : ciddî gayret, çaba
mâsum : günahsız, suçsuz; çocuk
umum : bütün
şakirt : talebe, öğrenci
tahsin : beğenme, güzelliğini ilân etme
şükür : nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme
rabian : dördüncü olarak
valide : anne
âhir : son
tâziye : başsağlığı, tesellî
haşiye : dipnot
himayet : koruma
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sürur : mutluluk
Safranbolu kahramanları : Safranbolulu Risale-i Nur talebeleri
şehnâme : özellikle hükümdarların kahramanlık hikâyelerini anlatan manzum eser
iştirak : katılma
merkez-i hükümet : yönetim merkezi; başkent, Ankara
umumî : genel
Arabî hattı ve hurufu : Arapça yazısı ve harfleri
fütuhat : fetihler, zaferler
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görünen olağanüstü hâl ve fiil
inşirah : ferahlık, sevinç
suret : şekil, görünüş
mânen : mânevî olarak
tiryak : derman, ilâç
aziz : çok değerli, izzetli
sıddık : çok doğru ve bağlı
evvelâ : birincisi
medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler
hâlis : içten, katıksız, samimî
fıkra : bölüm; kısa yazı
Lâhika : ek, ilave; Bediüzzaman ve talebelerinin mektuplarından oluşan kitaplar
mâşaallah : Allah dilemiş, ne güzel yapmış mânâsına gelen ve beğeniyi ifade etmek için kullanılan bir söz
hafid : torun,
Yükleniyor...