Menderes’in Konya nutkuna dair açıklaması:

Başvekil, sözlerinin maksatlı olarak tefsirlere tâbi tutulduğunu söylüyor. (Hususî muhabirimizden.)

ANKARA: Başvekil Adnan Menderes Konya’da söylemiş olduğu nutuk dolayısıyla yapılan neşriyat üzerine Zafer gazetesinin sorduğu bir suâli şu şekilde cevaplandırmıştır:

“Konya’da Hükûmet Meydanında büyük bir kitle halinde toplanmış bulunan çok muhterem Konyalı vatandaşlarıma karşı söylediğim nutkun lâiklik telâkkimiz hakkındaki kısmının su-i niyet sahibi kalemlerde nasıl tefsire tâbi tutulduğunu, ben de esefle müşahede ettim. Bunlardan bir kısım sözlerimin kardeşi kardeşe kırdıracak bir mahiyette olduğunu, bir kısmı sağ politikacılara meydan açtığını ve mukaddesatçılık yasağını ortadan kaldırdığını ve netice itibarıyla Türk inkılâplarının büyük esaslarından birini zedelediğini ifade etmişlerdir.

“Bütün bu yazılarda dikkatime çarpan cihet, Konya’daki sözlerimin takip olunan maksatlara ve elde edilmek istenilen neticelere göre tahrif edilmiş olmasıdır. Meselenin iyice anlaşılması için, evvelâ Konya’daki sözlerimi bir kere daha ve o günkü Anadolu Ajansında neşredildiği gibi tekrar etmek isterim. O gün aynen şöyle demiştim:

“Şimdi size lâiklik telâkkimizden de bahsetmek istiyorum. Lâiklik bir taraftan din ile siyasetin birbirinden ayrılması, diğer taraftan ise vicdan hürriyeti mânâsına gelir. Din ile siyasetin kat’î surette birbirinden ayrılması esasında en küçük tereddüde dahi tahammülümüz yoktur.

“Vicdan hürriyeti bahsine gelince: Türk milleti Müslümandır. Ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu, dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icabeder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır.

“Dinsiz bir cemiyetin, bir milletin pâyidar olabileceğine inanmıyoruz. En ileri milletlerin dahi din ile siyaset ve dünya işlerini birbirinden ayırdıktan sonra ne derece dinlerine bağlı kaldıklarını biliyoruz. Bugünkü seviye ile asil milletimize taassup isnadı reva görülemez. Milletimiz dinine sımsıkı bağlı olduğu kadar, umumiyetle dini en temiz duygularla benimsemektedir. İslâmlık, milletimizin vicdanında en musaffâ seviyesini bulmuştur. Müslümanlığı ve onun esaslarını, farizalarını ve kaidelerini kifayetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmesine ayrıca gayret sarf edilecektir. Gelecek sene lise derecesinde ilk mezunlarını verecek olan Konya İmam Hatip Mektebinin ileri seviyede din tahsili veren bir tedris müessesesi haline getirilmesi ve bu müesseselerin benzerlerinin yurtta fazlalaştırılması uygun olacaktır.” demiştir.

“Konya nutkunun bu kısmını muhterem Türk efkârı karşısında öylece tekrar ettikten sonra şunu ehemmiyetle tebarüz ettirmek isterim ki: Beyanatım, herhangi bir iltibasa mahal vermeyecek kadar açıktır. Yapılacak tefsirlerde, ileri sürülecek mütalâalarda bu açık metne sadık kalmak esastır. Hiç kimse benim söylediğim sözleri tahrif hakkına sahip olmadığı gibi, hiçbir zaman aklımdan geçmeyen maksadı ve niyetleri bana atfetmeye kimsenin hakkı olmamak lâzım gelir.”

Haşiye: Başvekilin Konya’daki ehemmiyetli nutku için umum Nur talebeleri ve mektepli mâsum çocuklar namına bir tebrik yazacaktım. Şimdi kalbime geldi: Risale-i Nur’un serbestiyetine dair müdafaatlarımızın ve ehemmiyetli bir avukatımızın ehl-i vukufa cevabının arkasında, o nutku, Risale-i Nur’un serbestiyetine dair bir sebep ve senet göstermekle Anadolu’daki Müslümanları ve Nurun bütün talebelerini ona bir mânevî kuvvet ve duacı yapmak, ezan-ı Muhammedînin ilânı onlara nasıl bir mânevî kuvvet hükmüne geçti; bu nutukla Risale-i Nur’un serbestiyeti dahi, ona bir mânevî kuvvet hükmüne geçmesi için, ona tebrik yerine, dâvâ vekilimizin haklı müdafaasında bir haşiye yaptık.1

Rehber’in müsaderesine bahaneleri reddeden avukat Mihri’nin müdafaatı gibi, Konya’da Başvekilin bu nutku da o bahaneleri reddeden bir hakikattır.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bu müdafaa Eşref Edib’in neşrettiği küçük Tarihçe-i Hayat’tadır.
Önceki Risale: ( 123 ) / Sonraki Risale: ( 125 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir ömür : ömrün sonu
âzamî : çok büyük
enaniyet : benlik, bencillik
esas : prensip
esef : üzüntü, acı
haşiye : dipnot
hususî : özel
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
lâiklik : din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
mahiyet : temel nitelik, özellik
men edilmek : yasaklanmak
meslek : gidilen yol, metot
muhabir : haberci
muhterem : saygıdeğer
mukaddesatçılık : din, vatan, millet gibi mânevî değerlere sahip çıkmak
müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
neşriyat : yayın
riyakârlık : gösteriş
su-i niyet : kötü niyet
tahrif edilmek : bozulmak
tefsir : yorum
telâkki : kabul etme
terk-i enaniyet : enaniyeti, bencilliği terk etme
vasiyetname : vasiyetin yazılı olduğu belge
beyanat : açıklamalar
cemiyet : topluluk
ebediyen : sonsuza dek
efkâr : fikirler
esas : temel
fariza : farz olan şey; Allah’ın kesinlikle yapılmasını emrettiği şey
iltibas : karıştırma
İmam Hatip Mektebi : imam ve hatip olarak din görevlisi yetiştirmek üzere kurulan okul
isnad : dayandırma
kaide : kural
kat’î : kesin
kifayet : yeterlik
lâiklik : din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
mahrumiyet : yoksun kalma
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
musaffâ : arınmış, safileşmiş
müessese : kurum
münakaşa : tartışma
mütalâa : dikkatle okuma, inceleme
neşredilmek : yayınlanmak
pâyidar : kalıcı, sabit, yaşayan
reva görülmek : uygun, yerinde görmek
sadık kalmak : bağlı kalmak
taassup : aşırı derece, körü körüne bağlılık
tahrif : bozma, değiştirme
tahsil : ilim öğrenme, öğrenim
tebarüz ettirmek : ortaya çıkartmak
tedris : eğitim, öğretim
tefsir : yorum, açıklama
telâkki : anlayış, kabul ediş
telkin etmek : fikren yönlendirmek
umumiyetle : genellikle
âdil : adaletli
âlem-i insaniyet : insanlık âlemi
âlem-i İslâm : İslâm âlemi
dâvâ vekili : avukat
ehl-i vukuf : bilirkişi
ezan-ı Muhammedî : Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği dinin ezanı; tevhidi ilân etmek amacıyla yüksek sesle yapılan kutsal davet
hakikat : gerçek, doğru
hakikî : gerçek
hasıl olmak : meydana gelmek
haşiye : dipnot
hayır : iyilik, faydalı ve sevaplı amel
hayr-ı azîm : büyük iyilik, fayda
masum : günahsız, suçsuz
mazhar olmak : erişmek, nail olmak
mübarekiyet : bereketlilik, hayırlı olma
müdafaa : savunma
müdafaat : savunmalar
müsadere : suç karşılığı olarak, malın tamamına ya da bir bölümüne el konulması
nazarında : gözünde, bakışında
neşretmek : yayınlamak
Rehber : Gençlik Rehberi; Risale-i Nur’un çeşitli yerlerinden, gençlerle ilgili bölümlerden derlenen kitapçık
ruh u can : ruh ve can; büyük bir içtenlik
serbestiyet : serbestlik
umum : bütün
vatanperver : vatansever, memleketine hizmet eden
Yükleniyor...