بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

(İmanın dünyada dahi bir nevi cennet lezzetini benim hayatımda temin ettiğine dair.)

Ben dokuz yaşımdan beri şefkatli validemi görmediğimden sohbetinde bulunamadım. O hürmetli muhabbetten mahrum kaldığım ve üç hemşiremi de on beş yaşımdan sonra göremediğim -Allah rahmet etsin- vâlidemle beraber berzah âlemlerine gittikleri için, dünyanın çok zevkli, lezzetli olan uhuvvetkârâne sohbetlerinden merhamet ve hürmetten mahrum kaldığımdan ve üç kardeşimden iki kardeşimi elli seneden beri görmediğimden -Allah onlara rahmet etsin- öyle kıymettar, dindar, âlim iki kardeşimin sohbetinden, hürmetkârâne muhabbet, merhametkârâne şefkatteki sürurdan mahrum kaldığımdan, bu dünyada Risale-i Nur’un imanda cennet çekirdeği bulunduğunu gösterdiği gibi, bugün dört fedakâr hizmetimde bulunan mânevî evlâtlarımla bir seyahat ettiğim zaman imandaki cennet çekirdeğinin bir zerreciği kat’iyen ruhuma ihtar edildi.

Ömrümde mücerret kaldığımdan dünyada çocuklarım olmamasından, çocuklara karşı şefkatkârâne zevklerinden, memnuniyetlerinden de mahrum kaldığımla beraber, bu noksaniyeti hissetmiyordum. Bugün dört yarama mukabil, Cenâb-ı Hak gayet zevkli bir mânâyı ihsan etti, üç cihetle tedavi etti. Birincisi: Risale-i Nur’da beyan edilen hadis-i şerifteki 2 عَلَيْكُمْ بِدِينِ الْعَجَاۤئِزِ sırrıyla, ihtiyar kadınların Risale-i Nur cihetinde harika istifadeleri ve zevk-i ruhanîleri, merhume validemin merhametkârâne hususî şefkatinden gelen lezzete mukabil küllî ve umumî bir surette binler valideleri rahmet-i İlâhiye bana ihsan ettiği gibi, üç merhume hemşirelerimin şefkatkârâne, kardeşâne sevinç ve sürurlarına bedel, yüz binler genç hanımları bana hemşire nev’inde Risale-i Nur cihetiyle verip dualarıyla ve Nurlarla alâkadarlıkları ile hemşirelerim yüzünden kaybettiğim üç fâide yerine binler fâide-i mânevî ve sürur-u ruhî ihsan etmiş. Bu ikinci kısmın hakikat olduğuna çok delil ve emareleri var, kardeşlerim biliyorlar.

Hem merhum kardeşimin vefatıyla fedakârâne dünyadaki maddî, mânevî muavenetlerinden ve muhabbet ve şefkatlerinden mahrumiyetime bedel, rahmet-i İlâhiye o hususî iki üç kardeş yerine yüz binler hakikî kardeş gibi hakikî şefkat, muavenet ve yardım eden, hattâ değil yalnız dünya hayatını, belki hayat ı uhreviye sermayesini de Risale-i Nur’un hizmetinde bana yardım etmek için fedai kardeşleri ihsan etmiş.

Dünyada evlâtlarım olmadığından, gayet zevkli olan çocuklara şefkat meziyetinden mahrumiyetime bedel, bir iki çocuk şefkatine bedel, yüz binlerle mâsumları ki, ileride Risale-i Nur’la beslenmeleri cihetiyle, bu hususî, cüz’î üç şefkatkârâne vaziyeti yüz binlere çevirdi. Buna dair çok emareleri var. Hattâ bana hizmet edenler biliyorlar ki, peder ve validesinden çok ziyade bir şefkat, bir hürmet, bir bağlılık, mâsum çocukların bana karşı Bolvadin’de ve Emirdağındaki ekser yollarda göstermeleri, bu cüz’î, şahsî, hususî zevki, lezzeti, şefkatkârâne hürmeti binler küllî ve umumî bir surete çevirdiğine çok misalleri var.

Mübarek bir kısım zîruhlarda hiss-i kablelvuku olduğu gibi, mâsum çocukların bir hiss-i kablelvuku ile, Risale-i Nur’un onlara dünyevî, uhrevî bir babalıkla terbiye ve muhafaza etmesini ruhları hissetmiş ki, Nurun hizmetkârına babalarından ve validelerinden daha şiddetli bir hürmet gösteriyorlar. Hattâ benim hiç görmediğim, tanımadığım üç yaşındaki bir kız çocuğu yalın ayak, dikenlere basarak, koşarak geldi. Hattâ pek çok dostlarım Bolvadin’de bulunduğu için otomobille çok hızlı gittiğimiz halde kurtulamıyoruz. Hattâ her yerde, hiç beni işitip görmedikleri halde, peder ve validesine gösterdikleri alâkayı göstermeleri, benim hakkımda, nefsim, hevesim cismanî cihetinde dahi imanda bir cennet çekirdeği var olduğunu gördüm.
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Dindar ihtiyar kadınların dinine tâbi olunuz.” Süyûti, Ed-Dürerü’l-Müntesire, 115; İmam-ı Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Din, 3:75.
Önceki Risale: ( 131 ) / Sonraki Risale: ( 133 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Ahrarlar : Hürriyetçiler, Demokrat Parti mensupları
berzah : kabir âlemi
Diyanet Riyaseti dairesi : Diyanet İşleri Bakanlığı
gayr-ı resmî : resmî olmayan
hakikî : asıl, gerçek
hâlis : ihlâslı, içten, katıksız, samimî
has : özel; Risale-i Nur talebelerinin önde gelenleri
havale etmek : bir işi başka birine bırakma
hemşire : kız kardeş
hürmetkârâne : hürmet ederek
iktidar : güç ve kudret
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
kıymettar : kıymetli, değerli
kudsî : mukaddes, kutsal
meb’us : milletvekili
merhamet : acıma, şefkat
merhametkârâne : merhametli bir şekilde
muhabbet : sevgi
muvaffakiyet : başarı
nevi : tür, çeşit
saniyen : ikinci olarak
sürur : mutluluk, sevinç
şahs-ı mânevî : belirli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen mânevî kişilik, tüzel kişilik
şefkat : acıma, merhamet
tavzif etmek : görevlendirmek
temin etmek : sağlamak
uhuvvetkârâne : kardeşçesine
alâkadarlık : ilgili olma
beyan edilen : açıklanan
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz’î : kişisel, ferdî
emare : işaret
fâide-i mânevî : mânevî fayda, yarar
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hakikat : gerçek, doğru
hakikî : asıl, gerçek
hayat-ı uhreviye : âhiret hayatı
hemşire : kız kardeş
hususî : özel
ihsan etmek : ikram etmek, bağışlamak
ihtar edilmek : uyarılmak, hatırlatılmak
kardeşâne : kardeşçesine
kat’iyen : kesinlikle
küllî : genel, geniş
mahrumiyet : yoksun kalma
merhametkârâne : merhametli bir şekilde
merhume : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş kadın
meziyet : üstün özellik
muavenet : yardım
muhabbet : sevgi
mukabil : karşılık
mücerret : bekâr
nev’ : tür
noksaniyet : eksiklik
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti
sermaye : servet, varlık
sürur : mutluluk, sevinç
sürur-u ruhî : ruhun sevinmesi
şefkat : acıma, merhamet
şefkatkârâne : şefkatli bir şekilde
umumî : genel; içine alan
zevk-i ruhanî : ruhun zevk alması
Yükleniyor...