2 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَداً دَاۤئِمًا1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Gayet şiddetli hasta Üstadımıza mühim, resmî bir zattan bir mektup geldi. Diyor ki: “Tarihçe-i Hayat’ın neşrolunmaması için eski partinin mühim adamları, büyük bir tâvizle eski partinin bazı memurlarını bu hatâya sevk etmişler.”

Üstadımız da dedi ki: “Bu Tarihçe-i Hayat’ın en mühim kısmı üç defa Sebilürreşad tarafından, dört defa da otuz kırk seneden beri hem eski harf, hem yeni harfle neşredilmiş ve içindeki müdafaat parçaları da müteaddit mahkemelerin huzurunda okunmuş ve resmen de neşredilmiş. Yeni olarak, Medine-i Münevvere gibi hariç yerlerden bir iki âlim zâtın, izah ve teşekkür nevinden birkaç hakikatli mektupları var. Onun için mahkemelerin resmen bunlara ilişecek hiçbir ciheti yok.

Saniyen: Risale-i Nur, kırk elli senede bütün ehl-i siyasetin tazyikatı altında tek başına âlem-i İslâmda harika bir tarzda neşrolduğu halde, şimdi milyonlar nâşirleri varken, değil eski bir parti, dünya toplansa ona karşı bir sed çekemez, mümkün değil. Belki bir ilânnâme hükmüne geçer. Onun için, Nur talebeleri müteessir olmasınlar.

Salisen: Hem eski partinin bana karşı zulümlerini helâl ettiğim, hem Kur’ân’ın bir kanun-u esasiyesi olan 3 وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى yani, “Birisinin hatâsı ile başkası, partisi, akrabası mes’ul olmaz, olamaz” diye, hem Anadolu, hem vilâyet-i şarkiyede Risale-i Nur’la neşredildiği sebebiyle, âsayişe tam kuvvetli bir tarzda hizmet edilmiş. Demek bir mânevî zabıta hükmünde, herkesin kalbinde bir yasakçı bırakıyor. Bu noktaya binaen, Risale-i Nur eski partinin dört beş hatâsını yüz derece ziyadeleştirmeye mânidir. Yüzde beş adamın hatâsını doksan beşe de verip yirmi otuz derece ziyadeleştirmemiş. Onun için umum o partinin ekserisi iktidar partisi kadar Risale-i Nur’a minnettar olmak lâzımdır. Çünkü, bu dersi, bu kanun-u esasiye-i Kur’âniyeyi Risale-i Nur ders vermeseydi, o beş adamın hatâsı binler adamı da hatâkâr yapardı.

Rabian: Kat’iyen tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karşı bu milleti ve âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek Kur’ân-ı Hakîmin mu’cize-i mâneviyesinden bir derstir ki, dinsiz feylesoflardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar. Kat’iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon gençler “Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risale-i Nurdur” demişler. Sulh-u umumî taraftarı Almanya ve Amerika gibi bazı ecnebîlerin de Risale-i Nur’u tercümeye başladığını haber aldık.

Hâmisen: Eğer resmî adamlar bazı yeni kanunlara yanlış mânâlar verip bir iki satırına ilişseler, benim bedelime deyiniz ki: “Bir adamın hatâsıyla yirmi bin komşusu cezalandırılır mı, hapsedilir mi? Dünyada böyle hükmeden hiçbir kanun var mı?”

İşte her sahifesi yirmi satır olan beş yüz sahifelik bir kitabın bir satırında bir adama şiddetli tokat vurmuşsa, evvelâ, isim muayyen değil, orada mesuliyet yok... Şayet olsa da, sansür gibi o satır silinir. O kitabı müsadere etmek, on bin adamı hapse sokmak gibi kâinatta işitilmemiş bir kanunsuzluk, bir zulüm olduğu gibi, öteki yirmi bin satırlar şimdiye kadar yirmi bin adamın imanını kuvvetlendirdiği cihetle, yirmi bin hasene ve iyilik olduğundan, elbette o hatâyı ve seyyieyi affettirir.

Ben şiddetli hasta olmasaydım daha konuşacaktım. Siz hizmetkârlarım tashih ve ıslah edersiniz. Hattâ münasip görseniz, mânen polislerin bir vazifesini gören Risale-i Nur’un âsayiş hizmetinde polislere büyük bir kuvvet olan derslerine polisler herkesten ziyade taraftar olmak lâzım gelirken, şimdi resmen taharri memuru suretinde, polislik aleyhinde olan bu hizmeti polislere vermeye ruhum razı değil. Onlara umumen hakkımı helâl ettiğimi söylersiniz.

Sâdisen: Şiddetli bir teessüfle, leyle-i Miraç vaktinde Mirac-ı Şerif, şuhur-u selâse hürmetine vesile beklerken, Tarihçe-i Hayat hasebiyle taharrî hâdisesi şiddetli bir keder verdi. “Sadaka belâyı def eder” mealindeki hadis-i sahihin hükmüyle, Risale-i Nur Anadolu için belâları def eder bir sadaka hükmüne geçtiği, ona beraatler ve serbestiyetler verildiği zaman belâların def edilmesi, ona hücum edildiği zaman belâların gelmesi yüz hâdisesi var ki, bazan zelzele ve fırtınalarla kaydedildiği gibi, bu defa da hayatımda görmediğim tahtessıfır on sekiz dereceye yakın bir soğuk, taarruz ve taharrînin aynı vaktinde geldi.

Üstadımız şiddetli hastalığından fazla konuşamadı. Hasta halinde hizmetkârına dedi: “Merak etmemeleri için berâ-yı malûmat bazı dostlara ve bazı resmî zatlara gönderirsiniz.”

Şiddetli hasta Üstadımızın hizmetkârı
Evet, hizmetkârımın yazdığı doğrudur.
Said Nursi

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi ebediyen, dâima üzerinize olsun.
3 : En’âm Sûresi, 6:164; İsrâ Sûresi, 17:15; Fâtır Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi, 39:7.
Önceki Risale: ( 147 ) / Sonraki Risale: ( 149 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âsâyiş : bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, güvenlik
binaen : dayanarak
ehl-i siyaset : siyasetle uğraşanlar, politikacılar
ekseri : çoğunluk
eski harf : Arap alfabesi
hakikat : gerçek
hariç : dış
hatâkâr : hatalı
ilânnâme : yazılı duyuru
izah : açıklama
kanun-u esasiye : temel kanun, anayasal kanun
kanun-u esasiye-i Kur’âniye : Kur’ân’ın temel kanunu, hükmü
kat’iyen : kesin olarak
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
küfr-ü mutlak : sınırsız inançsızlık; Allah’ı ve Allah’tan gelen he şeyi inkâr etme
minnettar : iyilik yapan birisine karşı borçluluk hissi duyan
muhafaza etmek : korumak
müdafaat : savunmalar
müteaddit : bir çok, çeşitli
müteessir olmak : etkilenmek, üzülmek
nâşir : neşreden, yayan
neşredilme/neşrolunma : yayımlanma
nevinden : türünden
rabian : dördüncü olarak
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
sevk etmek : yönlendirmek
tahakkuk etmek : gerçekleşmek
tazyikat : baskılar, sıkışmalar
umum : bütün
vilâyet-i şarkiye : Doğu illeri
yeni harf : Latin alfabesi
ziyadeleştirmek : artırmak, fazlalaştırmak
âsâyiş : bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, güvenlik
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğu anlaşılıp serbest bırakılma
ecnebî : yabancı
feylesof : filozof, felsefe ile uğraşan, felsefeci
hadis-i sahih : sahih hadis; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin bilinen ve doğru senet ve güçlü râvîlerle nakledilen hadis
hamisen : beşinci olarak
hariç : dış
hasebiyle : dolayısıyla
hasene : iyilik, sevap
hizmetkâr : hizmetçi
ıslah : düzeltme, iyileştirme
kat’iyen : kesin olarak
leyle-i Miraç : mübârek Mi’rac gecesi
mesuliyet : sorumluluk
Mirac-ı Şerif : değerli Miraç gecesi
mu’cize-i mâneviye : mânevî mu’cize
muayyen : belirlenmiş, kararlaştırılmış
mukabele : karşılık
münasip : uygun
müsadere etmek : suç karşılığı olarak, malın tamamına ya da bir bölümüne el konulması
müsalemet-i umumiye : herkesi kaplayan barış ve huzur
sadisen : altıncı
sansür : yayınlanacak bir şeyin kontrol edilmesi ve gereken düzeltmelerin yapılması
serbestiyet : serbestlik
seyyie : kötülük, günah
sulh-u umumî : genel barış ve huzur
suret : görünüş
şuhur-u selâse : üç aylar; Receb, Şaban ve Ramazan ayları
taarruz : saldırı, hücum
taharri : arama, inceleme
tahtessıfır : sıfırın altında
tashih : düzeltme
teessüf : eseflenme, üzülme
umumen : bütünüyle
zelzele : deprem, sarsıntı
Yükleniyor...