Devlet Bakanlığına; Zatınıza vatan ve milletin mukadderatı mevzuunda, gayet derecede ehemmiyetli, şeytanın bile zor düşünebileceği bir tarzda tertip edilen Demokratlar aleyhindeki bir plânı ifşa ediyoruz; şöyle ki:

Bu vatanda dinsizlikle ve istibdad-ı mutlak ve eşedd-i zulme karşı yirmi yedi yıldır perde altındaki hususî neşriyatla harikulâde bir feragat-i nefisle mücahede eden Bediüzzaman Said Nursî’nin vücuda getirdiği muazzam Nur talebeleri câmiasının Demokrat Partiyi muhafaza ettiğini Halk Partisinin müfrit dessasları anlamış, hattâ bir zamanlar gayet gizli olarak Nur talebelerinin kesretle bulunduğu mıntıkalara tetkik ve tecessüs için İsmet çıkarılmış idi.

İşte, Anadolu’nun her tarafında harika bir kuvvet-i imaniye ile, fevkalâde bir fedakârlıkla bu milletin iman ve İslâmiyete hizmet edip cebbarlar saltanatının esasından ve kökünden yıkılmasına medar olan Nur talebelerini Demokratlardan nefret ettirmek için, uhrevî ve dünyevî hayatlarının halâskârı olan, yüz binlerle ehl-i imanı ve bir kısım yüksek tahsil gençliğini tenvir ve irşad eden ve Arabistan’da ve Mısır’da büyük bir takdir ve tahsine mazhar olan ve mübarekliğine hürmeten Peygamberimizin kabr-i şerifi ve Hacerü’l-Esved üzerine konulan Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ mecmualarının Isparta adliyesi tarafından yakılmasına karar verilmek gibi, arz ve semâvâtı hiddete getirecek ve mevcudatı ağlatacak derecedeki bir hükmü haber aldık. Halbuki yüz on dokuz parçadan müteşekkil Risale-i Nur Külliyatından olan bu büyük mecmuaların parçaları da Risale-i Nur Külliyatıyla beraber 1944 senesinde Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde müttefikan beraat verilmiş ve yüksek Temyiz Mahkemesi tasdik etmiştir. Kaziye-i muhkeme haline gelmiş ve bütün eserler, müellif-i muhteremine ve sahiplerine iade edilmiştir. Son Afyon Mahkemesinde de Halk Partisi hükûmetinin komünist vekilinin hususî emirleriyle verdiği garazkâr hükmü, kahraman Demokratların adliye vekili, eski Temyiz Mahkemesinin âdil reis-i muhteremi esasından nakzetmiştir. Nihayet af kanunu ile, gaddarâne giriştikleri ve içinden çıkamadıkları iftira ve ittihamların üzerine perde çekmişler ve afla neticelendirmişlerdir.

Hakikat bu merkezde iken ve şimdi eski hükûmete binler hakaretli neşriyatlar, bütün hürriyetle devam ederken ve dört yüz sahifelik gayet hak ve hakikatlı bir mecmuanın iki sahifesinde bir âyetin tefsirini, garaz ve bahaneyle medâr-ı mes’uliyet yapıp o mecmuanın imha cihetine gidilmesi, doğrudan doğruya eski zâlim parti hesabına şu maksada matuftur ki, yüz binlerle Nur talebelerini Demokratlar aleyhine çevirip, Demokrat Partisinin sessiz, sadasız, gösterişsiz, fakat dindarlıklarıyla gayet muhkem bir istinadgâhını yok etmek ve Demokrat hükûmetini yıkmaktır. Bu müthiş ve şeytanî plânın akîm kalması için zât-ı âlînize ehemmiyetle ihbar eder ve hürmetlerimizi arz ederiz.
Üniversite Nur talebeleri namına
Yusuf Ziya Arun

• • •
Önceki Risale: ( 24 ) / Sonraki Risale: ( 26 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arz : dünya
câmia : topluluk
cebbar : zorba, zalim
dessas : hilebaz, aldatıcı
ehl-i iman : Allah’a ve iman esaslarına inanan kimseler, mü’minler
eşedd-i zulüm : zulmün en şiddetlisi
feragat-i nefis : kendi hakkından vazgeçme
Hacerü'l-Esved : Kâbe’nin bir köşesinde yer alan ve Cennetten geldiği bildirilen siyah taş
halâskâr : kurtarıcı
harikulâde : olağanüstü
havale etme : bir işi başka birine bırakma
hiddete getirmek : kızdırmak, sinirlendirmek
ifşa etmek : yaymak, duyurmak
irşad eden : doğru yolu gösteren
istibdad-ı mutlak : sınırsız bir baskı, mutlak diktatörlük
kabr-i şerif : şerefli, değerli kabir, mezar
kesretle : çoklukla
kuvvet-i imaniye : iman gücü
mazhar olan : güzel bir özelliği ve önemli bir neticeyi elde eden, erişen
mecmua : kitap
medar olan : sebep, vesile olan
mevcudat : varlıklar
mevzu : konu
muazzam : azametli, çok büyük
muhafaza etmek : korumak
mukadderat : Allah tarafından takdir olunmuş ileride meydana gelecek haller ve olaylar
mücahede eden : cihad eden, din uğrunda çaba harcayan
müfrit : ifrat eden, haddini aşan, ölçüsüz ve taşkın hareket eden
neşriyat : yayınlar, basın organları
saltanat : hâkimiyet
semâvât : gökler
tahsin : beğenme, güzel bulma
takdir : beğenme
tecessüs : gizlice araştırma
tenvir : aydınlatma, nurlandırma
tetkik : inceleme, araştırma
uhrevî : âhirete yönelik
vücuda getirmek : meydana getirmek
yüksek tahsil gençliği : genç üniversite talebeleri, öğrencileri
Zülfikar : Risale-i Nur Külliyatından, Kur’ân’ın mu’cizeliğine ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu’cizelerine dair bahislerin toplandığı bir eser
âkîm kalmak : neticesiz, sonuçsuz bırakmak
arz etme : söyleme, ifade etme
beraat verme : temize çıkartma, suçsuz olduğunu ilân etme
gaddarâne : gaddarcasına, acımasızcasına
garaz : kötü kasıt
garazkâr : kötü niyet sahibi, art niyetli
hak : doğru, gerçek
hakikat : gerçek, doğru; birçok sırrı içerisinde barındıran
hususî : özel
ihbar etme : haber verme
imha : yok etme
istinadgâh : dayanak, sığınak
itham : suçlama
kaziye-i muhkeme : Ceza Muhakemeleri Usûlü gereği bir mahkemenin verdiği temyize gönderilemeyen son ve kesin hüküm
maksad : gaye, amaç
matuf : yöneltilmiş
mecmua : kitap
medâr-ı mes'uliyet : sorumluluk sebebi
muhkem : sağlam, kuvvetli
müellif-i muhterem : muhterem, saygıdeğer yazar
müteşekkil : meydana gelmiş, oluşmuş
müttefikan : fikir birliğiyle
nakzetmek : bozmak, çürütmek
neşriyat : yayın, yayınlar
reis-i muhterem : muhterem, saygıdeğer başkan
sadasız : sessiz
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklama, yorumlama
Temyiz Mahkemesi : Yargıtay; yanlışı doğrudan ayıran üst mahkeme
zât-ı âlî : yüksek şahsiyet
Yükleniyor...