Aziz, sıddık kardeşim Osman Nuri; Madem Cenâb-ı Hak, senin kudsî niyet ve ihlâsınla Ankara’da en mühim genç Said’leri senin etrafına toplamış. Madem Ankara’da benim bulunmamı lüzumlu görüyorsunuz. Ben de şimdi nafakamla tedarik ettiğim nüshalarımı o küçük medrese-i Nuriyeme benim bedelime gönderiyorum. Onların adedince Said’ler, seninle komşu olurlar.

Hem fedakâr evlâdın çok fevkinde sadakatle şimdiye kadar hizmetleriyle herbiri birer genç Said olarak beş-on Abdurrahmanlarım hükmünde Sungur, Ceylân, Tillolu Said, Salih, Abdullah, Ahmed, Ziya gibi genç ve çalışkan Saidleri senin yanına hem benim vekilim, hem senin talebelerin olarak benim bedelime o küçücük medrese-i Nuriyeye nezaret ve bir nevi dershane olarak reyinize bırakıyorum.
1 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bâkî olan sadece Odur.
Önceki Risale: ( 38 ) / Sonraki Risale: ( 40 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli
bedel : karşılık
ehl-i iman : Allah’a inananlar, mü’minler
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
fevkinde : üstünde
hususan : bilhassa, özellikle
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
iltifat : gönül okşayıcı güzel söz
mahiyet : esas özellik, nitelik
malûmat : bilgiler
medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler
mukabele etmek : karşılık vermek
müteessir olma : etkilenme, üzülme
nafaka : geçim için gerekli olan şey
nevi : tür, çeşit
nezaret : gözetme
nüsha : kopya
Reis-i Cumhur : cumhurbaşkanı
rey : görüş, oy
sadakat : bağlılık, sebat
saniyen : ikinci olarak
sevk : yönlendirme
sıddık : çok doğru ve bağlı
sofîler : tasavvuf ehli, tarikat mensubu olanlar
tab etmek : basmak
tedarik etmek : elde etmek
telâkki etmek : anlamak, kabul etmek
tenkit : eleştiri
vecih : yön
Yükleniyor...