(Hazret-i Üstadın Emirdağında Santral Sabri, Sıddık Süleyman’a Arabî İşârât-ül-İ’câz’dan verdiği derstir.)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
وَعَلٰى اٰلِهِ وَاَصْحٰبِهِ اَبَدًا دَاۤئِمًا
1

İşârâtü’l-İ’câz’ın birinci cüz’ü ki, tamamı yetmiş cüz olacaktı. Fakat Risale-i Nur mânevî bir tefsir-i Kur’ânî olduğu için dedi: Bu zamanda bana daha lüzum var. Öteki cüzler yerinde onlar yazıldı.

Evet, İşârâtü’l-İ’câz, umum Risale-i Nur’un bir fihristesi, bir listesi ve o nur bahçesinin bir fidanlığı ve sırr-ı i’câzü’l Kur’ân’ın bir menbaı olduğu görünüyor. Gayet ince ve derin olduğu için, şimdiye kadar âlimler pek azını anlamışlardı. Fakat kimin eline geçmişse, fevkalâde takdir etmiş ve “emsalsiz” demiş. Dehşetli eski harp içinde, avcı hattında, bazan da at üzerinde, îcazdaki i’câzın en ince münasebâtını görmek ve onlarla tam meşgul olmak ve koca dehşetli harbin tehlikesi onu müşevveş etmemek ve incimad derecesindeki soğukta, avcı hattında o incecik i’câz münasebetlerini herşeyden daha ehemmiyetli görmek, Eski Said’in hakikaten hizmet-i Kur’âniyede harika bir fedakârlığıdır. Hattâ Yeni Said’in otuz beş senede, bu acip zamanda gazeteleri okumamak ve on sene İkinci Harbi bilmemek, sormamak ve idam niyetiyle hapisliğinde Kur’ân esrarını yazmaktan vazgeçmemek ve bütün tehlikeleri hiçe saymaya nisbeten Eski Said’in o acip vaziyetinde o dehşetlere ehemmiyet vermeden İşârâtü’l-İ’câz nüktelerini yazdığı zaman gösterdiği ilmî ve mânevî fedakârlığını, Yeni Said’in bu otuz senedeki fedakârlığından daha harika görüyoruz.

Saniyen: Bu İşârâtü’l-İ’câz’ın matbu nüshasında hakikaten bir keramet var ki, tesadüf ihtimali yoktur. Onun için, bir defa daha aynı tarzda ve kerametli kıt’ada tab etmek ve Arabistan’a ve Pakistan gibi yerlere göndermek münasip görüldü. Fakat Eski Said, îcazdaki i’câzı beyan ettiği ve en ince münasebet-i belâğati beyanı içinde gayet ince ve kısa, îcazlı cümleleri bir derece izah ve Türkçeye tercüme etmek lâzım geliyor.

İşârâtü’l-İ’câz’ın harikalarından birisi de budur ki: Herbir âyetin sair âyetlere münasebâtını ve her âyetteki cümlelerinin birbirine karşı nisbetini ve nizamını ve her cümledeki heyetlerin ve harflerin mânâ-yı maksuda karşı nisbetlerini ve teveccühlerini gösterip, âyetlerin intizamından ve cümlelerin nizamından ve her cümlenin heyetinin nazmından bir lem’a-i i’câz göstermesidir. Âdetâ bir saatin saniyeleri sayan mili ve dakikaları sayan yelkovanı ve saatleri sayan ibresi gibi, o nazımdaki nükteleri beyan ve ondaki hakikati burhanlarla izah, hattâ bazan birtek harfte büyük bir hakikati ifade etmesidir. Ve herbir âyetin hakikatini gayet i’câz ile ve kat’î hüccetlerle ispat ediyor ki, şimdi yüz otuz risalenin çekirdekleri ve hülâsaları hükmündedirler. Ve cümlenin ve cümledeki heyetlerin ve harflerin nüktelerini ve ifade ettikleri zımnî hükümlerini, bilâ istisna ilm-i belâgatin ince kaideleriyle ve ilm-i nahvin ve sarfın kaideleriyle ve ilm-i mantığın ve usul-i din ve sair ilimlerin kanunlarıyla beyan eder. Hattâ, hurdebinî bir mânevî âletle, görünmeyen incecik münasebât-ı belâgati beyan ediyor ve emarelerini gösteriyor. Ve Kur’ân’ın nazarı küllî olmasından, bütün beyan edilen hak mânâlara ve nüktelere, elbette kudsî elfaz-ı Kur’âniye zımnî, remzî işaret ve delâlet eder denilebilir.
Hüsrev, Sungur, Hayri, Sadık,
Sabri, Sıddık Süleyman

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bütün hamdler ve övgüler sadece âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah’ın salât ve selâmı ebediyen ve daima Efendimiz Muhammed’in (a.s.m.) ve âl ve ashâbının üzerine olsun.
Önceki Risale: ( 70 ) / Sonraki Risale: ( 72 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acayip, tuhaf
alâmet : belirti, işaret
Arabî : Arapça
binaen : dayanarak
cüz : bölüm, kısım
def : ortadan kaldırma, savma
emsal : benzer
esrar : sırlar
faal : aktif, çalışkan
fihriste : içindekiler, özet
hakikaten : gerçekten
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
i’câz : mu’cize oluş
îcaz : az sözle çok mânâlar anlatma
incimad : donma
menba : kaynak
muktedir : güçlü, güç ve iktidar sahibi
münasebât : bağlantılar, ilgiler, uygunluklar
münasebet : bağlantı, ilgi
müşevveş etme : karıştırma
sırr-ı i’câzü’l Kur’ân : Kur’ân’ın ifade üstünlüğü ve mu’cize oluşunu gösteren sırlar
tâdil edilme : düzeltilme, değiştirilme
takdir : beğendiğini dile getirme
tazyikat : baskılar
tefsir-i Kur’ânî : Kur’ân tefsiri, Kur’ân’ın açıklaması
umum : genel
zâlimâne : zâlimce, zulmedercesine
acip : acayip, tuhaf
beyan : açıklama, anlatım
bilâ istisna : istisnasız, ayırmaksızın
burhan : kuvvetli ve sarsılmaz kesin delil
delâlet : işaret etme
elfaz-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın lafızları, ifadeleri
emare : belirti, iz
hak : doğru, gerçek
heyet : şekil, yapı
hurdebinî : mikroskobik, çok küçük
hüccet : güçlü delil
hüküm : karar
hülâsa : öz, özet
i’câz : mu’cizelik
îcaz : az sözle çok mânâlar anlatma
ilm-i belâgat : belâgat ilmi; maksada ve hale uygun düzgün ve güzel söz söyleme ilmi
ilm-i mantık : mantık ilmi
ilm-i nahiv ve sarf : Arapça’da gramer ve cümle bilgisi
intizam : düzen
kaide : kural, prensip
keramet : Allah’ın bir ikramı olan olağanüstü hâl
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, kutsal
küllî : bütün fertleri içine alan; kapsamlı, tür
lem’a-i i’câz : mu’cizelik parıltısı
mânâ-yı maksud : kastedilen mânâ, istenilen anlam
matbu : basılmış
mil : ibre, ince ve uzun metal çubuk
münasebât : bağlantılar
münasebet-i belâğat : belağattaki münasebet, uygunluk
nazar : bakış, görüş
nazım : diziliş, tertip
nisbet : yakınlık, bağlılık
nizam : düzen
nükte : ince ve derin mânâ
nüsha : kopya
remzî : remizli, işaretli olarak
saniyen : ikinci olarak
tab etmek : basmak
teveccüh : ilgi, yönelme
usul-i din : dinin temel prensipleri
vaziyet : durum, hâl
zımnî : gizli, örtülü
Yükleniyor...