Aziz, sıddık, sebatkâr kardeşlerim; Musibetzedelerin mânevî galebesi beraati, değil yalnız sizleri ve bizleri, belki bu memleketteki bütün ehl-i imanı sevindirir bir mahiyettedir. Çünkü Risale-i Nur’un hürriyetine meydan açtı. Şimdiye kadar, müsadere tevehhümüyle pek çok ihtiyata mecbur olmuştuk. Bu on sekiz senede ve bilhassa buradaki altı senede, risaleleri gizlemek hususunda pek çok zahmet çektim ve daima endişe ederek azap çekiyorduk.

Cenâb-ı Hakka, Risale-i Nur’un hurufatı adedince hamd ü senâ ve şükür olsun ki, bu defa mânevî galebesiyle o zâlimâne ve zulmetkârâne perdeyi parçaladı; az bir zahmetle büyük bir ücret ve geniş bir fütuhata zemin hazırladı. Ve bu iki ay tevakkuf müddeti, aynen hapsimiz hâdisesi gibi, başka bir tarzda, daha geniş bir dairede Risale-i Nur’un intişarına vesile oldu. Sizleri ve bilhassa musibetzedeleri ve hususan Hâfız Mehmed’i tebrik ediyoruz ve geçmiş olsun deriz.

Bir Tesettür Risalesiyle yüz adamı yüz gün tevkif eden ve onun gibi yüzer risalelerle birtek adamı, bir gün tevkif edemeyen bir mahkemeye hükmedip galebe çalan, sizlerin harika sadakatiniz ve fevkalâde ihlâsınız ve sarsılmaz metanetiniz ve kuvvetli tesanüdünüz olduğunu bizde kat’iyet kesb etti, şüphemiz kalmadı. Cenâb-ı Hak sizden ebeden razı olsun. Âmin.
• • •
Önceki Risale: ( 100 ) / Sonraki Risale: ( 102 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmin : “Allah’ım kabul eyle”
Âyetü’l-Kübrâ : en büyük delil anlamına gelen Risale-i Nur’da bir bölüm; Yedinci Şua
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
beraat : temize çıkma, kurtulma
bilhassa : özellikle
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön, taraf
dostâne : dostça
düşmanâne : düşmanca
ebeden : sonsuza kadar
evvelâ : ilk önce, birinci olarak
fevkalâde : olağanüstü, çok güzel
fütuhat : fetihler, zaferler
galebe çalan : üstün gelen
galebe : üstün gelme
has : özel
hâtime : son
hulûl : girme, içeri sızma
hususan : özellikle
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
intişar : yayılma
ism-i Adl ve Hakem : Allah’ın haklıyı haksızdan ayırıp her hakkı yerine getirdiğini ve herbir şey hakkında adaletle küllî hüküm verdiğini bildiren isimleri
kat’iyet : kesinlik
kesb : kazanma
lem’a : parıltı
leyle-i Regaib : Regaip Kandili; Hicrî aylardan olan Recep ayının, ilk Cuma gecesi
mânen : mânevî olarak
memuriyet : memurluk
meşgale : meşguliyet, iş
metanet : sağlamlık, kararlılık
mevkıf : bölüm, kısım
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
nevi : tür
nükte : bir söz veya ibareden özel bir dikkatle çıkartılan ince mânânın yer aldığı bölüm
ömr-ü mânevî : mânevî ömür
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sadakat : bağlılık, sebat
saniyen : ikinci olarak
sıddık : çok doğru ve sadık
şuhur-u selâse-i mübareke : mübarek üç aylar
taarruz : saldırı
Tabiat Lem’ası : Yirmi Üçüncü Lem’a
terfîan : yükselerek, terfi ederek
tesanüd : dayanışma
Tesettür Risalesi : örtünmeyle ilgili risale; Yirmi Dördüncü Lem’a
tesirli : etkili
tevakkuf : durma, duraklama
tevkif : tutuklama
vakıa : olay
zâlim : zulmeden, haksızlık eden
zemin hazırlamak : yer hazırlamak, ortam oluşturmak
Yükleniyor...