İşârât-ı Kur’âniye ve üç keramet-i Aleviye ve keramet-i Gavsiye hakkındaki Sikke-i Gaybiye risalesine bir tenbih ve ihtardır.

Bu gayet mahrem risaleler, nasılsa, muannit bir nâmahremin eline bu risalelerden birisi geçmiş. Gayet sathî ve inat nazarıyla bir iki yerine haksız bir itirazla ehemmiyetli bir hâdiseye sebebiyet verdiğinden, bu mecmua, Risale-i Nur’un has talebelerine, belki ehass-ı havassa mahsus olduğu halde ve benim vefatımdan sonra intişarına müsaade olmasıyla beraber, şimdi mezkûr hâdisenin sebebiyle herkese değil, belki ehl-i insaf ve Risale-i Nur’la alâkadar ve talebelerinden bulunanlara haslardan bir kaç şakirdin tensibiyle gösterilebilir fikriyle yazdık.

İkinci nokta: Bu risale Sikke-i Gaybiye baştan aşağıya kadar birtek neticeye bakar. Bine yakın emarelerle, Risale-i Nur’un makbuliyetine gaybî bir imza basıldığını ispat ediyor. Böyle birtek dâvâya bu derece kesretli ve ayrı ayrı cihetlerde binler emareler ve imalar onu göstermesi ilmelyakîn değil, belki aynelyakîn, belki hakkalyakîn derecesinde o dâvâyı ispat eder.

Üçüncü nokta: Bu risaleyi mütalâa eden zâtlar, inceden inceye, hususan cifrî hesabatına meşgul olmaya lüzum yok. Hem bir kısmı anlaşılmasa da zararı yok. Hem umumunu okumak da lâzım değil. Hem keramet-i Gavsiyenin âhirinde, iki yüz yirmi dördüncü sahifede, Şamlı Hâfız Tevfik’in fıkrasından başlayıp âhire kadar mütalâadan sonra ve baştaki mukaddemeyi de okuduktan sonra istediği parçayı okusun.
• • •
Önceki Risale: ( 132 ) / Sonraki Risale: ( 134 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
ameliyat-ı insaniye : insana ait ameliyat, insana ait işler
ameliyat-ı kaderiye : kadere ait ameliyat, kadere ait işler
âşikâr : apaçık
cihet : yön, taraf
ehass-ı havas : seçkinlerin en seçkini
ehemmiyetli : önemli
ehl-i insaf : insaflı olanlar
has : özel, ait
hasenat : güzellikler, iyilikler
hayr-i azîm : büyük bir hayır
himmet : çalışma, gayret gösterme
huruf : harfler
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme; samimiyet
ihtar : hatırlatma, ikaz
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
intişar : yayılma
İşârât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın işâretleri; Birinci Şuâ
izhar : açığa çıkarma, gösterme
keramet-i Aleviye : Hz. Ali’nin (r.a.) kerameti; Sikke-i Tasdik-i Gaybî’de yer alan Otuz Birinci Mektubun On Sekizinci Lem'ası
keramet-i Gavsiye : Abdülkadir Geylânî’nin Risale-i Nur’la ilgili kerametli bir şekilde verdiği haberlerin yeraldığı Sekizinci Lem’a
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak
mahrem : gizli olan, herkese söylenmeyen, gizli sır
maişet : geçim, yaşayış
mecmua : kitap
mezkûr : anılan, sözü geçen
muannit : inatçı
muhalif : aykırı, zıt
nâmahrem : yabancı
nazar : bakış, görüş
neşr-i envar : nurları yayma
nüsha : kopya
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
sathî : sığ, yüzeysel
sebebiyet vermek : sebep olmak
şakirt : talebe, öğrenci
tenbih : ikaz, uyarı
tensib : uygun görme
tesettür : örtünme
tevzi etme : dağıtma
âhir : son
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
cifrî : cifir ilmiyle ilgili
cihet : yön, taraf
emare : belirti, işaret
fıkra : belli bir düşünceyi anlatmak üzere kaleme alınan yazı; makâle
gaybî : bilinmeyen, gayb âlemine ait
hakkalyakin : bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
hâssaten : özellikle
hesabat : hesaplar
hissedar : pay sahibi
hususan : bilhassa, özellikle
hususî : özel
ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
ima : işaret
izale etme : giderme, ortadan kaldırma
kesretli : çok
mahzun : hüzünlü
makbuliyet : kabul edilmişlik
mânen : mânevî olarak
mâşâallah : Allah nazardan saklasın, ne güzel
mucib-i merak : merakta bırakan
mukaddeme : ilk söz, başlangıç
müferrah : ferah duyan, huzurlu
müştak : düşkün, çok istekli
mütalâa : dikkatlice okuyup inceleme
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
selâmet : güven, esenlik
sıddık : çok doğru ve sadık
sohbet-i suriye : görünüşte olan, pek ciddî olmayan sohbet
tebşîr : müjdeleme, müjde
umum : genel, bütün
yakînen : kesinlikle
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...