Aziz, sıddık kardeşlerim; Bu şiddetli maddî ve mânevî kıştaki ğalâ ve varlık içinde kaht ve derd-i maişet fukaralara ağır basması cihetinde, ekseri fakirü’l-hal olan Risale-i Nur şakirtlerinin bu dehşetli hale karşı sarsılmaları ve tesanütleri bozulması ihtimaliyle ziyade endişe ediyordum. Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihadınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkit etmemesi, Risale-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız.

Sakın birbirinizden gücenmeyiniz ve tenkit etmeyiniz. Yoksa az bir zaaf gösterseniz, ehl-i nifak istifade edip sizlere büyük zarar verebilirler. Derd-i maişet zaruretine karşı, iktisat ve kanaatle mukabele etmeye zaruret var. Menfaat-i dünyeviye, çok ehl-i hakikati, ehl-i tarikatı dahi bir nevi rekabete sevk ettiği için endişe ederim. Risale-i Nur şakirtleri içinde şimdiye kadar bu cihet onları zedelememiş. İnşaallah yine zedelemez. Fakat herkes bir ahlâkta olamaz. Bazıları meşru dairede rahatını istese de, itiraz edilmemeli. Zarurete düşen bir şakirt zekâtı kabul edebilir. Risale-i Nur’un hizmetine hasr-ı vakit eden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nur’a bir nevi hizmettir.

Hem yardım edilmeli. Fakat hırs ve tamah ve lisan-ı hal ile istemek olmamalı. Yoksa, ehl-i dalâlet ki, hırs ve tamah yolunda dinini feda etmiş; onlar nazarında kıyas-ı binnefs cihetiyle, “Risale-i Nur’un bir kısım şakirtleri dahi, dinini dünyaya âlet ediyorlar” diye çirkin bir ittihamla taarruzlarına meydan açar.

Sizler, ara sıra, İhlâs ve İktisat Lem’alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte risalesini mâbeyninizde beraber okumalısınız. Sizin şimdiye kadar fevkalâde sebat ve metanet ve tesanüt ve ittifakınız, bu memlekete medâr-ı iftihar olacak ve istikbalini kurtaracak derecededir. Dikkat ediniz, bu yeni fırtına sizin tesanüdünüzü bozmasın.

Arabî Virdü’l-Ekber-i Nuriyeye dair müjdeniz ve kahraman Tâhir’lerin ve mübareklerin sâri ve dehşetli hastalıklara tiryaklar ve ilâçlar yetiştirmeleri ve mütemadiyen çalışmaları bizi, belki ruhanîleri ve ricalü’l-gayp zâtları dahi sevindiriyor. Hulûsi’nin, “ve’l-Asri” nükte-i i’câziyesine karşı tam takdiri ve tasdiki ve Konya’ya tahvili, hizmet-i Nuriye noktasında beni memnun eyledi. Evet, Risale-i Nur şakirtlerinin birincilerinden faal birisi, o ehemmiyetli şehre gitmesi lâzım idi.

Kardeşlerim; Lem’a-i Müdafaatta, Isparta muhbirleri ünvanıyla bizi hapse sevk eden Ankara’daki zâlimler irade edilmiş; mecburiyet tahtında öyle demişiz. Şimdi, Isparta, benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanları olduğundan, “Isparta muhbirleri” kelimesini o makamlardan kaldırdım, onların yerlerine “mülhid zâlimler” yazdım. Siz de öyle yazınız.

Hem, kahraman Tâhir’in bana yazdığı Müdafaat Risalesinde, İhtiyar Lem’asında, Ankara’ya ait bahsinde, Sekizinci Rica yazmış. Halbuki Yedinci Ricadır. Onu da tashih ediniz. Tâhirî gibi kahraman bir mahduma sahip olan ve hanesinde Risale-i Nur’un altı şakirdi bulunan kardeşimiz Hüsnü Efendiye bilmukabele selâm ve tebrik ederiz.
• • •
Önceki Risale: ( 140 ) / Sonraki Risale: ( 142 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli, saygın
cihet : yön, taraf
derd-i maişet : geçim derdi, sıkıntısı
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
ehl-i hakikat : hak ve doğruluk üzere olan kimseler
ehl-i nifak : münafıklar, iki yüzlülük yapanlar
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
ekser : çoğunluk
fakirü’l-hal : muhtaç, fakir olma hali
fevkalâde : olağanüstü, çok güzel
fukara : fakirler, yoksullar
ğalâ : kıtlık
hasr-ı vakit : vakit ayırma
hırs : şiddetli istek ve arzu, aç gözlülük
Hücumat-ı Sitte risalesi : şeytanın desiselerine karşı yazılan bir eser; Yirmi Dokuzuncu Mektubun Altıncı Risalesi olan Altıncı Kısım
İhlâs ve İktisat Lem’aları : Yirminci Lem’a ve On Dokuzuncu Lem’a
iktisat : tutumluluk
ittihad : birleşme, birlik
ittiham : suçlama
izah : açıklama
kaht : kıtlık
kıyas-ı binnefis : kendisiyle kıyaslama
lisan-ı hal : hal dili
mâbeyn : ara
menfaat-i dünyeviye : dünya menfaati, yararı
meşru : dine uygun, helâl
mukabele etme : karşılık verme
mükellef : yükümlü
nazar : bakış, görüş, düşünce
nevi : çeşit, tür
nümune : örnek, misal
nüsha : kopya
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
rükün : bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri
sebat : kararlılık, sabit olma
sıddık : çok doğru ve bağlı
şakirt : talebe, öğrenci
taarruz : saldırı
tamah : hırs, aç gözlülük
tesanüd : dayanışma
tevzi etme : dağıtma
vazife-i kudsiye-i imaniye : imanla ilgili kutsal vazife
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
ziyade : çok, fazla
Arabî : Arapça
bilmukabele : karşılıklı olarak
ehemmiyetli : önemli
faal : çalışkan, hareketli
hane : ev
hizmet-i Nuriye : Nur hizmeti
Hüsnü Efendi : Tahirî Mutlu’nun babasıdır
İhtiyar Lem’ası : Yirmi Altıncı Lem’a
irade : dileme, isteme
istikbal : gelecek
ittifak : birleşme, birlik
kıymettar : kıymetli, değerli
Lem’a-i Müdafaat : Bediüzzaman ve talebelerinin savunmalarının içinde yer aldığı Yirmi Yedinci ve Otuz Birinci Lem’alar
mahdum : efendi, kendisine hizmet edilen
mecburiyet : zorunluluk
medar-ı iftihar : övünme vesilesi, övünç kaynağı
metanet : sağlamlık, kararlılık
muhbir : haber veren
mübarek : hayırlı, değerli
Müdafaat Risalesi : Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur talebelerinin çeşitli mahkemelere sundukları savunmaların yer aldığı risale
mütemadiyen : sürekli olarak
nükte-i i’câziye : mu’cizeli nükte
rica : ümit, reca; Yirmi Altıncı Lem’a’da yer alan her bir bölümün adı
ricâlü’l-gayb : gayb âleminde yaşayan kimseler
ruhanî : maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âlemine ait varlık
sâri : bulaşıcı, salgın
şakirt : talebe, öğrenci
tahvil : dönüştürme
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
tasdik : doğrulama, kabul etme
tashih : düzeltme
tesanüt : dayanışma
tiryak : derman, ilâç
ve’l-Asri : asra and olsun; Kur’ân-ı Kerimin 103. sûresi
Virdü’l-Ekber-i Nuriye : Nur’un büyük virdi, duası; Yirmi Dokuzuncu Lem’a
zâlim : zulmeden, haksızlık eden
Yükleniyor...