Aziz, sıddık kardeşlerim; Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Isparta vilâyetini, eskiden beri bir gaye i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Câmiü’l-Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur’u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir dâvâya, öğlene yakın, sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi; sabahtaki dâvâyı tam ispat etti. Dâvâ da budur, demiştim:

Risale-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye herşeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda herşeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsi hevesatla şımarmış mülhidler, imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden, “Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır” diye ittiham ediyorlar. O ittihama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil, maddeten öyle fedakârlar lâzım ki, dünyanın en mühim meşgaleleri, belki büyük zararları onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. “Acaba öyleleri var mı?” diye hatırlarına geldi. Evet, vardır: İşte Isparta Vilâyeti ve havalisi. İşte, Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u herşeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dâvâ etmiştim. İki saat sonra, hiç memul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o dâvâya iki hüccet gösterdi.

Kardeşimiz Kâtip Osman’ın mektubu, ayrı ayrı çok meraklarıma bir merhem oldu. Cenâb-ı Hak, onun gibi Risale-i Nur’a binler şakirtleri o medrese-i nuranîde yetiştirsin. Âmin.

Âtıf’ın da Sandıklı tarafına gitmesi, muvaffakiyet kazanması, değil bizleri, melâikeleri de sevindirdi. Karye-i İrfan namı inşaallah bir medrese-i Nuriye olur. Zaten Âtıf’taki ihlâs, öyle netice vereceğini hissediyordum.

Gül, Nur, mübarek medrese-i Nuriye, mâsum ihtiyarlar heyetine binler selâm ve selâmetlerine dua ediyoruz.

On üç sene evvel Barla’da, beş misli bereketle keramet derecesine çıkan tatlı lokmaları ve o lokmaları hediye eden, çok mübarek Hacı Hâfız’ı sürurla hatırımıza getiren bu yeni gelen tatlı lokmaları, beş çeşit tatlı geldi. Herbir tanesine sizlere Cenâb-ı Hak Cennette binler Cennet tatlıları versin, âmin.
• • •
Önceki Risale: ( 144 ) / Sonraki Risale: ( 146 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli, saygın
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz
bilfiil : fiilen, uygulamada
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
derece-i ihtiyaç : ihtiyaç derecesi
efe : yiğit
ehl-i diyanet : dindar insanlar
ehl-i ilim : ilim sahibi kimseler
fevkinde : üstünde
gaye-i hayal : hayal edilen gaye, hedef
hadsiz : sonsuz
hakaik-i imaniye : iman hakikatleri, esasları
hakikat : gerçek, doğru
havali : çevre, civar
hevesat : hevesler, gelip geçici arzu ve istekler
ihtiyacat : ihtiyaçlar
iskât etmek : susturmak
ittiham : suçlama
kat’î : kesin olarak
makasıd-ı dünyeviye : dünyevî maksatlar, gayeler
memul : beklenilen, umulan
meşgale : meşguliyet, iş
mücahid : cihad eden, din uğrunda çaba harcayan
mülhid : dinsiz, inkâr eden
nefs : insanın kendisi
nüsha : kopya
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : biçim, şekil
şükür : nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme
tahrik eden : harekete geçiren
teksir etme : çoğaltma
tevafuk : denk gelme, uygunluk
vilâyet : il
zarfında : içinde
ziyade : çok, fazla
alâkasız : ilgisiz
âmin : “Allah’ım kabul eyle”
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön, taraf
elhak : gerçekten
emsal : benzerler, örnekler
fevkalâde : olağanüstü, çok güzel
havali : civar, çevre
heyet : topluluk
hissedar : pay sahibi
hüccet : güçlü ve sarsılmaz delil
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
ihsan : iyilik etme, bağışta bulunma
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
iştirak etme : ortak olma
Karye-i İrfan : Afyon iline bağlı Sandıklı’da gerçekleştirilen Nur hizmetlerinden dolayı “İrfan Köyü” anlamında Üstad Bediüzzaman’ın bir nitelemesi
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak görülen olağanüstü hâl ve fiil
mağfiret : bağışlama
matem : yas
medrese-i nuranî : nur saçan medrese, okul
medrese-i Nuriye : Nur medresesi; Risale-i Nur’un okunduğu yerler
melâike : melekler
merhume : vefat eden kadın
misl : eş değer, benzer
muvaffakiyet : başarı
mübarek : bereketli, değerli
müstesna : dışında
nam : ad, ünvan
peyda etme : oluşma, meydana gelme
Rahmetullah : Allah’ın rahmeti
sabr-ı cemil : güzel sabır, Allah’tan gelen bir acıya sabretme
sebat : kararlılık, sabit olma
selâmet : esenlik, güven
sürur : mutluluk, sevinç
şakirt : talebe, öğrenci
Yükleniyor...