Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis
 
لاَتَزاَلُ طَاۤئِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهِ 1

Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.

2 لاَتَزَالُ طَاۤئِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى -şedde sayılır, tenvin sayılmaz- fıkrasının makam-ı cifrîsi bin beş yüz kırk iki (1542) ederek nihayet devamına ima eder. 3 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ

4 ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ -şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra tâ ‘kırk iki (42)’ye kadar gizli ve mağlûbiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. 5 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ 6 وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

7 حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهِ -şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.8 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ

Cây-ı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette bin beş yüz altı (1506)’dan tâ ‘42’ye, tâ ‘45’e kadar üç inkılâb-ı azîmin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır.

Bu imalar gerçi yalnız bir tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir. Fatiha’da 9 صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ ashabının tâife-i kübrâsını târif eden 10 اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ fıkrası, şeddesiz bin beş yüz altı (1506) veya yedi (7) ederek, tam tamına 11 ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ fıkrasının makamına tevafuku ve mânâsına tetabuku ve şedde sayılsa
12 لاَتَزَالُ طَاۤئِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى fıkrasına üç mânidar farkla tam muvafakatı ve mânen mutabakatı, bu hadisin imasını teyid edip remiz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddit âyât-ı Kur’âniyede 13 صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ kelimesi, bir mânâ-yı remziyle Risaletü’n-Nur’a mânâca ve cifirce ima etmesi remze yakın bir ima ile, Risaletü’n-Nur şakirtlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübrâ-i âzamın âhirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işâret eder diye def’aten birden ihtar edildi.
14 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ 15 وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.” Bu hadis-i şerif, hadis kaynaklarında bu lafızlarla rivayet edildiği gibi, aynı mânâyı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir. Buhari, İ’tisam: 10; Müslim, İman: 247, İmâre: 170, 173, 174; Ebû Dâvud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 27, 51; İbni Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned, 5:34,269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:449-450, 550.
2 : Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir. Kaynak için bk. 1 numaralı dipnot.
3 : bk. “Gaybı yalnız Allah bilir.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân: 21.
4 : Hak üzerinde galip olacaktır. Kaynak için bk. 1 numaralı dipnot.
5 : Gerçek ilim ancak Allah katındadır.
6 : bk. “Gaybı yalnız Allah bilir.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân: 21.
7 : Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar). Kaynak için bk. 1 numaralı dipnot.
8 : bk. “Gaybı yalnız Allah bilir.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân: 21.
9 : “Doğru yol.” Fâtiha Sûresi, 1:6.
10 : “Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kimseler.” Fâtiha Sûresi, 1:7.
11 : Hak üzerinde galip olacaktır. Kaynak için bk. sayfa 47, 1 numaralı dipnot.
12 : Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir. Kaynak için bk. sayfa 47, 1 numaralı dipnot.
13 : “Doğru yol.” Fâtiha Sûresi, 1:6.
14 : Gerçek ilim ancak Allah katındadır.
15 : bk. “Gaybı yalnız Allah bilir.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân: 21.
Önceki Risale: ( 20 ) / Sonraki Risale: ( 22 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
âşikârâne : açık bir şekilde
binaen : dayanarak
fıkra : bölüm, kısım
galibane : üstün gelerek
hadis/hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
ihtar edilme : hatırlatılma
ima etme : üstü kapalı olarak belirtme
kâfir : Allah’ı veya Onun kesin olarak emrettiği şeylerden herhangi birini inkâr eden kimse
mağlûbiyet : yenilgi
makam-ı cifrî : cifir hesabına göre ulaşılan sonuç, sayı değeri
nihayet : sonunda
Ramazan-ı Şerif : mübarek Ramazan ayı
remiz : gizli, ince işaret
şakirt : talebe, öğrenci
şedde : Arapça’da, üzerinde bulunduğu harfi iki defa okutan işaretin adı
taife : grup, topluluk
tenvin : Arapça’da, kelimenin sonunu “un, in, en” şeklinde okutan işaretin adı
vazife-i tenviriye : nurlandırma, aydınlatma hizmeti
zahir : açık, âşikar
âhir : son
âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın âyetleri
bil’ittifak : ittifakla, birleşerek
cây-ı dikkat : dikkat çekici, ilginç
cifir : harflere verilen sayı değerleriyle kelimelerden geçmişe veya geleceğe ait işâretler çıkarma, tarih düşürme
def’aten : birden bire, âni
Fatiha : Kur’ân’ın ilk sûresi
fıkra : bölüm, kısım
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hikmetli : faydalı; sırlı
hizb-i makbul : en makbul grup
ihtar edilme : hatırlatılma
ima : üstü kapalı olarak belirtme
inkılâb-ı azîm : büyük inkılâp, değişim
kanaat : inanma, razı olma
kat’i : kesin
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
makam : derece, yer
mâkul : akla uygun
mânâ-yı remiz : remiz, gizli işaret tarzında olan mânâ
mânen : mânevî olarak
mânidar : mânâlı, anlamlı
muvafakat : uygun düşme
müteaddit : bir çok, çeşitli
nevî : tür
remiz : gizli, ince işaret
Risaletü’n-Nur : Risale-i Nur’un diğer bir adı
sırât-ı müstakîm ashabı : doğru yol sahipleri; Kur’ân’ın belirlediği dosdoğru yolda ilerleyenler
sırât-ı müstakîm : dosdoğru yol
suret : biçim, şekil
şakirt : talebe, öğrenci
şedde : Arapça’da, üzerinde bulunduğu harfi iki defa okutan işaretin adı
taife : grup, topluluk
tâife-i kübrâ : en büyük taife, topluluk
taife-i kübrâ-i âzam : en büyük topluluk
tetabuk : birbirine uygun düşme
tevafuk : uygunluk, anlamlı denklik
teyid etme : destekleme, kuvvetlendirme
Yükleniyor...