بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ 1

Ey fedakâr kardeşlerim; Sizinle dört beş kelime konuşacağım.

Birincisi: Bu defaki mektuplarınızın verdiği şevk ve sürurla derim ki: Ben, hizmet-i Kur’âniyedeki tam sadakat ve gayret ve sebat ve metanetinizi gördükten sonra tam bir istirahat-i kalble mevti ve eceli kabul eder, arkamda siz varsınız yeter diyerek dünyadan sürurla vedaya hazırım.

İkincisi: Burada, Âyetü’l-Kübrâ’nın birinci tebyizi, aynen bir sene sonra, oradaki birinci tebyizi gibi, Âyetü’l-Kübrâ’nın namına tevafuku var. İki tevafukun tetabuku tesadüfe havalesi imkânsız bir keyfiyet olmakla, kalemi zülfikar-misâl zâtın kalemiyle, otuz üç kelime-i tevhidin tevafukundaki gaybî imzayı cidden tenvir ve tasdik eder.

Dördüncüsü: Ben, üç senedir burada herşeyden tecrit edildim. Tahammülsüz tazyik altında bulunduğumdan, sizinle muhabere edemedim. Burada emsalsiz bir evham hükmediyor. Mümkün olduğu kadar, “Eşrâtü’s-Sâat” buradan gönderildiğini demeyiniz; belki “Onun bir eseridir, başka yerden elimize geçmiş” deyiniz
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla. Allah’ın selâmı üzerinize olsun.
Önceki Risale: ( 24 ) / Sonraki Risale: ( 26 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : izzetli, çok değerli, saygın
ecel : ölüm zamanı
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
eyyam-ı mübareke : mübarek günler
fedakâr : kendini bir hizmete adayan; davası uğrunda değerli şeylerini gözden çıkarabilen
haşiye : dipnot
Âyetü’l-Kübrâ : en büyük delil anlamına gelen Risale-i Nur’da bir bölüm; Yedinci Şua
aziz : izzetli, çok değerli, saygın
beyan etme : açıklama
ehemmiyetli : önemli
emsalsiz : benzersiz, eşsiz
Eşrâtü’s-Sâat : kıyamet alâmetleri; kıyamet alâmetlerinin anlatıldığı ve yorumlandığı risale olan Beşinci Şua
evham : kuruntular, şüpheler
fevkalme’mul : beklenilenin üstünde
gaybî : bilinmeyen, görünmeyen
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hâtime : son, sonuç
istihdam edilme : çalıştırılma
kelime-i tevhid : “Allah’tan başka ilâh yoktur” anlamında “lâ ilâhe illâllah” ifadesi
kerâmet-i Aleviye : Hz. Ali’nin (r.a.) kerameti
keyfiyet : durum, özellik
kıymettar : kıymetli, değerli
muhabere : haberleşme, konuşma
nam : ad
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sadık : doğru sözlü, dürüst
sair : diğer, başka
tahammülsüz : dayanılmaz
tazyik : baskı
tebyiz : müsveddeyi temize çekme
tecrit edilme : soyutlanma, yalnız başına bırakılma
tenvir etme : nurlandırma, aydınlatma, parlatma
tetabuk : birbirine uygun düşme
tevafuk : uygunluk, anlamlı denklik
vaad etme : söz verme
vefâdâr : vefâlı, sözünde ve dostluğunda devamlı olan
vird-i ekber : büyük dua, zikir; Yirmi Dokuzuncu Lem’a
zeyil : ilâve, ek
zülfikâr-misâl : zülfikâr gibi; Hz. Peygamberin (a.s.m.) Hz. Ali’ye (r.a.) verdiği kılıç gibi
Hizb-i Âzam : Risale-i Nur’da geçen Kur’ân âyetlerinin toplandığı eserin adı
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hususan : bilhassa, özellikle
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
istirahat-i kalb : kalp rahatlığı, iç huzuru
iştiyak : çok kuvvetli arzu ve istek
maatteessüf : üzülerek, ne yazık ki
metanet : sağlam duruş, kararlılık
mevt : ölüm
sadakat : bağlılık, sebat
sako : üste giyilen erkek elbisesi (palto, ceket, aba gibi)
sebat : kararlılık
sebatkâr : sebat eden, kararlı
sıddık : çok doğru ve bağlı
sürur : mutluluk, sevinç
şevk : çok istek ve arzu, coşku
tahattur eden : hatırlayan
tazyikat : baskılar
tefhim : anlatma, açıklama
umum : genel, bütün
vefadar : vefalı, sözünde ve dostluğunda devamlı olan
vird-i ekber : büyük dua, zikir; Yirmi Dokuzuncu Lem’a
Yükleniyor...