2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَاۤئِلِ النُّورِ وَمَعَانِيهَا الْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَاۤءِ وَفِى اْلاَفْهَامِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامِ 3

Aziz, sıddık ve sadık kardeşlerim; Bu defa pek çok alâkadar olduğum zâtların dört adet mektupları beni o kadar mesrur etti ve Risale-i Nur hesabına o kadar memnun eyledi ki, güya yeniden o kahraman arkadaşları buldum diye sürur yaşları çok hüzünlerimi sildi.

Evet, dört mektuba dört cevap yazmak isterim ve hakkınızdır; fakat samimî ittihadınıza binaen bir ile iktifa edildi. Ayrı ayrı beş altı küçük meseleleri beyan ediyorum.

Birincisi: Eskiden beri, “İman kurtarmak zamanıdır” dediğimiz ve ihtiyarım olmadan tekrarla erkân-ı imaniyeye dâir burhanlardan tahşidat-ı azîmeyi yaptığımız çok haklı ve lüzumlu olduğunu zaman gösterdi. Size, bir ay evvel mânevî bir muhaverede Risale-i Nur’un azîm tahşidatına dair gayptan gelen bir cevabı yazmıştım. Bazı zâtlar o fıkraÂyetü’l-Kübrâ risalesinin âhirine ilhak ettiler.

İkincisi: Şamlı Tevfik kardeş, senin mektubun beni derinden derine hem müteessir, hem müferrah eyledi. Sende bir hayırlı tahavvülât bulunduğunu ihsas etti.

Merhum Hâfız Ahmed’in akrabasına benim tarafımdan tâziyeyle beraber de ki: Bir iki ay evvel birden bire dua ederken, en has akraba ve en hâlis talebelerin dairesine Hâfız Ahmed girdi, “Benim de bu dairede hakkım var” dedi gibi hissettim. Onu o has daire içinde her vakit mânevî kazançlarıma hissedar olmak için bıraktım ve öyle de kalacak inşaallah. Ve anladım ki, ikiniz bidâyeten, beraber Risale-i Nur’a hizmetiniz içindir. Barla’da bütün dostlara selâm...

Üçüncüsü: Sabri kardeş, kıymettar Hulûsi’nin mektubu hem Hulûsi’nin, hem Beşinci Şuanın ehemmiyetini ve kıymetlerini gösterdiğinden çok beğendim. Evet, Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.

Hem sen, hem Hüsrev, Halil İbrahim’den bahsediyorsunuz. O zât, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir talebesi ve iktidarlı bir nâşiridir, hem haslardandır. Sabık hâdisemizden tam bir ihtiyat ve ciddî bir alâkadarlık dersini aldığı kanaatindeyim. Selâmımı ona ve rüfekasına tebliğ ediniz.

Dördüncüsü: Hüsrev kardeş, senin mektubun benim meraklarıma (Hasan, Mustafa’lar gibi) bir şifa ve arzularıma bir devâ (Mu’cizât-ı Ahmediye gibi) ve ümitlerime bir ziya (Re’fet, Konyalı Sabri gibi) hükmüne geçti.

Hem, Risale-i Nur’un muhterem bir talebesi ve has dairesinde bulunan âhiret hemşirem validenizin hastalığı ve ihtiyarlığı seni Isparta’ya celbi, hayırdır. Elbette sen ona, Hastalar ve İhtiyarlar risalelerini okumuşsun. O risaleler, benim bedelime onun keyfini sorup tesellî versinler.

Ben, oradaki talebeleri ve dostları duayla çok tahattur ediyorum. Onları unutamıyorum. Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyorum.
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Nur risalelerinin harfleri ve kıyamet gününe kadar havada ve zihinlerde temessül eden mânâları adedince, Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Önceki Risale: ( 26 ) / Sonraki Risale: ( 28 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
alâkadar : alâkalı, ilgili
Âyetü’l-Kübrâ risalesi : en büyük delil anlamına gelen Risale-i Nur’da bir bölüm; Yedinci Şua
azîm : büyük, çok fazla
aziz : izzetli, çok değerli, saygın
beyan etme : açıklama, izah etme
binaen : dayanarak
burhan : kuvvetli ve sarsılmaz delil
erkân-ı imaniye : imanın rükünleri, temel esasları
evvel : önce
fıkra : bölüm, kısım
gayb : görünmeyen ve bilinmeyen âlem
hâlis : içten, katıksız, samimi
ihsas etme : hissettirme, hatırlatma
ihtiyar : irade, dileme, seçim gücü
iktifa edilme : yetinme
ilhak etme : ekleme, ilâve etme
ittihad : birleşme, birlik
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
mesrur : sevinçli, mutlu
muhavere : karşılıklı konuşma
müferrah eyleme : ferahlandırma
müteessir eyleme : etkileme, tesiri altında bırakma
sadık : doğru, dürüst
sıddık : çok doğru ve sadık
sürur : mutluluk, sevinç
tahavvülât : değişimler, başkalaşmalar
tahşidat : öneminden dolayı bir şeyin üzerinde fazla durma
tahşidat-ı azîme : öneminden dolayı bir şeyin üzerinde çok fazla durma
tâziye : başsağlığı, tesellî
alâkadarlık : alâkalı, ilgili olma
bidayeten : başlangıçta
bilhassa : özellikle
celb : çekme
devâ : ilâç, çare
ehemmiyet : önem
ehl-i ilm : ilim sahipleri, âlimler
has : özel; kıymetli ve ileri gelen mühim yakınlar topluluğu
Hastalar Risalesi : hastalar ve hastalıklarla ilgili çeşitli tahlillerin yapıldığı risale; Yirmi Beşinci Lem’a
hissedar : pay sahibi
İhtiyarlar Risalesi : ihtiyarlarla ve ihtiyarlıkla ilgili çeşitli tahlillerin yapıldığı risale; Yirmi Altıncı Lem’a
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
iktidarlı : güçlü, kuvvetli
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
kanaat : görüş, fikir
kıymettar : kıymetli, değerli
mu’cizât-ı Ahmediye : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gösterdiği mu’cizeler
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
nâşir : neşreden, yayan
rüfeka : arkadaşlar
sabık : geçen, önceki
tahattur : hatırlama
tashih etme : düzeltme, yanlışlardan arındırma
tebliğ etme : bildirme
umum : genel, herkes
valide : anne
ziya : parlaklık
Yükleniyor...