Bugünlerde, tefsirin ve Onuncu Sözün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilât israftır. Ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın.

Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli bir mesele vardır. Hem madem tevafukta bir inâyet-i hâssa ve iltifat-ı rahmanî Risale-i Nur’a karşı tezahür etmiş, o iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkirâne sevinç ne kadar ifratkârâne de olsa israf olamaz. Bu ihtar mücmelini iki cihetle izah edeceğim.

Birincisi: Herşeyde -ne kadar cüz’î de olsa- bir kast ve iradenin cilvesi bulunmasıdır; tesadüf, hakikî olarak olmamasıdır. Evet, kesretin en çok dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen kelimattaki hurufatın vaziyetleridir. Hususan kitabette, madem hiç münasebeti olmayan ve ihtiyar-ı beşerî karışmayan hurufatın vaziyetlerinde bir tenasüp, bir nizam bulunuyor; elbette bir irade-i gaybiye tahtında vaziyetler veriliyor.

Hiç birşey daire-i ilim ve kudretinden hariç olmadığı gibi, daire-i irade ve meşietinden dahi hariç değildir ki, böyle cüz’î ve dağınık şeylerde dahi bir tenasüp gözetiliyor ve tanzim ediliyor. Ve o tanzim içinde ve irade-i âmme cilvesinde, bir inâyet-i hassa suretinde, Risale-i Nur’a bir imtiyaz nev’inde hususî bir teveccüh ve iltifat görülmüş. Ben, bu derin meseleyi görmek için İşârâtü’l-İ’câz tefsirinin tevafukatına dikkat ettim; kat’î bir kanaatle o sırrı bildim ve hissettim.

İkinci cihet: Nasıl ki çok mübarek ve kudsî, büyük bir zât, gayet fakir ve muhtaç bir adama, ümit edilmediği bir tarzda, iltifatkârane, bir kapta, bazı kâğıtlara sarılı bir hediye ihsan etse, elbette o bîçare adam, o pek büyük zâta karşı hediyenin binler mislinden fazla teşekkür etmek ister. Ve bin o hediye kadar kıymetli bulunan o hediyeyle gösterilen iltifatına karşı ne kadar teşekkürde israf ve ifrat etse de makbuldür. Ve o çok mübarek zâtın o hediyesine sardığı kâğıtları da teberrük deyip şeker gibi yese, hattâ o hediye içindeki cevizlerin sert kabuklarını da teberrük diye ekmek gibi yutsa ve o hediyenin kabını mübarek bir kitap gibi öpse ve başına koysa, israf olmadığı gibi; aynen öyle de, Risale-i Nur yüzünde irade-i âmme, inâyet-i hâssa, iltifatını tevafuk zarfıyla ihsan edilmiş. Elbette tevafuka dair tafsilât, tasvirat, fiilî teşekküratın bir nev’idir ve sevincin ve minnettarlığın heyecanlı tereşşuhatıdır. Kusura bakılmaz. Evet, böyle bir zâtın iltifatını gösteren maddî kırk para ihsanına karşı kırk bin teşekkür edilse israf değil.

İkinci mesele: Ben hem kendimde, hem bu yakındaki Risale-i Nur talebelerinde şuhur-u muharremeden sonra bir yorgunluk ve şevkte bir fütur görüyordum. Sebebini vâzıhan bilmiyordum. Şimdi, eskide söylediğim tahminî sebep, hakikat olduğunu gördüm. Şöyle ki:

Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; mânevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir. Şuhur-u selâse ve muharremede âlem-i İslâmın mânevî havası, umum ehl-i imanın âhiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı sâfileştiriyor, güzelleştiriyor, müthiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder. Fakat o şuhur-u mübareke gittikten sonra, âdetâ o âhiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi, dünya sergisi açılmaya başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı müzahrefe o manevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir.

Bu havanın zararından kurtulmak çaresi, Risale-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkilât ziyadeleşse, kudsî vazife itibarıyla daha ziyade ciddiyet ve şevkle hareket etmektir. Çünkü başkaların füturu ve çekilmesi, ehl-i himmetin şevkini, gayretini ziyadeleştirmeye sebeptir. Zira, gidenlerin vazifelerini de bir derece yapmaya kendini mecbur bilir ve bilmelidirler.
• • •
Önceki Risale: ( 38 ) / Sonraki Risale: ( 40 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cereyan : hareket, olay
cihet : taraf, yön
cilve : görüntü, yansıma
cüz’î : az, küçük, ferdî
daire-i ilim ve kudret : ilim ve kudret dairesi, alanı
daire-i irade ve meşiet : irade ve dileme dairesi, alanı
ehemmiyetli : önemli
emare : belirti, işaret
hariç : dışında
hiss-i şükran ve memnuniyet : teşekkür etme ve memnuniyet hissi, duygusu
hurufat : harfler
hususan : bilhassa, özellikle
ifratkârâne : aşırıya giderek
ihtar edilme : hatırlatılma, ikaz edilme
ihtar : hatırlatma, ikaz
ihtiyar-ı beşerî : insanın iradesi, tercihi
iltifat : ilgi, alaka
iltifat-ı rahmanî : sonsuz merhamet sahibi olan Allah’ın iltifatı, özel ikramı
inâyet-i hâssa : özel yardım
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
irade : dileme, istek, tercih
irade-i gaybiye tahtında : gaybî irade altında; Allah’ın dilemesi ile
israf : savurganlık
istikbal : gelecek
işârât-ı gaybiye : geleceğe veya bilinmeyen bir olaya yapılan işaretler
kâfi : yeterli
kast : maksat; bilerek ve isteyerek yapma
kelimat : kelimeler, sözler
kesret : çokluk
kitabet : yazım
medde : uzatma işareti; elif’in, hemzenin uzun okunacağını gösteren işaret
muazzam : çok büyük
mücmel : özet, öz
münasebet : bağlantı, ilişki
müteşekkirâne : teşekkür ederek
nâkıs : eksik, noksan
nizam : düzen, kanun
sehiv : hata
tafsilât : ayrıntılı, geniş açıklamalar
tefsir : açıklama, yorum; Üstad Bediüzzaman’ın yazdığı İşarâtü’l-İ’caz adlı eser
tenasüp : uygunluk
tesadüf : rastlantı
tetabuk : uygunluk
tevafuk : uygunluk, denk gelme
tevafukat : tevafuklar
tezahür etme : belirme, ortaya çıkma
yekûn : bütün, toplam
zayi : kayıp, ziyan
ziyade : çok, fazla
âhiret : öteki dünya; öldükten sonraki sonsuz hayat
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
ârıza : aksama
bîçare : çaresiz
cihet : taraf, yön
cilve : görüntü, yansıma
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler
fütur : usanç, gevşeklik
hakikat : gerçek, doğru
himmet : mânevî yardım
ifrat etme : aşırıya gitme
ihsan : bağış, ikram, lütuf
iltifat : iyilik ve güzellikle muamele
iltifatkârane : iltifat ederek, ilgi göstererek
imtiyaz : farklılık, ayrıcalık
inâyet-i hâssa : özel yardım
irade-i âmme : kuşatıcı irade
israf : savurganlık, gereğinden fazla harcama
istidat : kabiliyet, yetenek
kat’î kanaat : kesin inanma, razı olma seviyesi
kudsî : kutsal, mukaddes
makbul : kabul gören, geçerli
minnettar : iyilik yapan birisine karşı duyulan teşekkür hissi
misl : kat, benzer
mukabele etme : karşılık verme
mübarek : hayırlı, değerli
nev’ : tür, çeşit
sâfileştirmek : temizlemek, arındırmak
suret : biçim, şekil
şuhur-u muharreme : haram aylar (hicrî Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları)
şuhur-u mübareke : mübarek, bereketli aylar
şuhur-u selâse ve muharreme : üç aylar ve haram aylar
tafsilât : ayrıntılar
tanzim : düzenleme, düzene koyma
tasvirat : tasvirler, anlatımlar
teberrük : bereket vesilesi
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
tenvir : nurlandırma, aydınlatma
tereşşuhât : sızıntılar
teşekkürat : teşekkürler
tevafuk : denk gelme, anlamlı uygunluk
tevafukat : tevafuklar
teveccüh : ilgi, yönelme
umum : bütün
vâzıhan : açıkça, âşikâr bir şekilde
Yükleniyor...